Yazarlarımızdaki dile daha fazla yabancı kelime sokma telaşını anlayamıyorum. Mustafa hoca da maaşallah etkilenmiş bundan. "Semptom, substratum, kanon, konjonktürel, ironi, illüzyonist, akademya, prototip..." niye rahat anlaşılmak istemez yazarlar, hele de bir tarihçi? Bu kelimeleri kullanınca "hocaya bak ne de çok şey biliyo" mu diyeceğiz biz? Türkçeleri şöyle sırasıyla "belirti, dayanak, temel-ilkeler toplamı, geçerli durum, alaylı söz-gülmece-mecazlı söz, sihirbaz-göz bağcı, model-örnek" yani bunlar daha mı kötü ve anlaşılmaz bizim için?