Melekler ve Şeytanlar, tam bir Don Brown klasiği. Bilimsel gerçekleri, efsaneleri, dini motifleri ve mimariyi öyle güzel harmanlayıp, mantıklı hale getirip sunmuş ki, insan hikayenin bir kurgu olduğunu bilmesine rağmen, gerçek yaşamda her an karşısına çıkabilecek bir gerçek olarak algılayabiliyor. Verdiği bilgiler, öğreticiliğinin yanında kurgunun inandırıcılığı da arttırıyor. Üstelik tüm bunlar, bir polisiye maceranın içine sığdırılıyor. Bilindiği üzere; Dan Brown, ‘’Da Vinci Şifresi’’ni, ‘’Melekler ve Şeytanlar’’’dan sonra yazmıştı. Her ne kadar ‘’Da Vinci Şifresi’’ ile zirve yaptıysa da, ben bu hikayenin çok daha iyi olduğu kanaatindeyim. Bir yandan Roma sokaklarında koşuşturmaca heyecanını yaşarken, bir yandan da bir sonraki cinayetin nerede işleneceğini anlamak için zihninizi yoruyorsunuz. Ama bu kitabı okumadan önce Da Vinci Şifresini okuduysanız, benzerlikler sizi biraz sıkabilir.