Çok fazla roman ve öykü okuyan birisi değilim, genelde fikri kitaplar okumaktan zaman ayıramıyorum. Yerli ve yabancı klasikleri de okumadım. Okuduğum Türk romancıları içinde hatta yabancıları da katabiliriz, en iyisi şimdiye kadar Sabahattin Ali. Albert Camus'nün Yabancı romanını okuduğumda beklentimin aksine normal geldi. İnsanın hayata, toplumsal'ın oluşturduğu kurmaca yapılara yabancılığı, bence Sabahattin Ali'nin bu romanında daha da iyi ve bize yakınca anlatılıyor. Bana kalsa Sabahattin Ali'nin sırf bu romanına Nobel verilmeli... Peyami Safa'nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nda duyduğum ağır etkiler Ali'nin romanlarında tarif edilemeyecek şekildedir, edebiyatçı olmadığım ve edebiyattan anlamama rağmen, Sabahattin Ali insanın ruhunu sımsıkı sarmalayarak, gönlünde sönükleşen közleri korlayarak sizi insanlığınıza doğru iğne ile arkadan iter gibi sürüklüyor. Bu toprakların tüm gençliği Sabahattin Ali'yi, devlet tarafından haince katledilişini ve sebeplerini bilmeli, romanlarını okumalıdır. Allah rahmet eylesin. Son söylemek istediğim ise, yazarın dilinin 1942'de (yanlış olabilir) romanı yazmasına rağmen oldukça akıcı, sade ve net olduğudur. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü 1961-62 de yazılmasına rağmen oldukça ağır kalacaktır benim yaşıtlarım için bile(86 doğlumluyum). Zaten kitap okumayan gençlik, en ilerigerizekâlıca işlerden birisi ile öztürkçeleştirme denilen saçma sapan dil soykırımının saldırısına uğramış romanlardan birisi olan bu romanı okumak istemeyeceklerdir, doğaldır, anlayamayacaklar, Osmanlıca bir lügat şart. Sabahattin Ali sade ve seçici üslubu ile bu açıdan oldukça büyük bir hazinedir. Tavsiye ediyorum, tüm eserlerini.