Mecburiyet!!!
Ne kadar da rahatsız edici bir kelime değil mi insan için? Mecbur olmak, iraden dışında hareket etmek… Kabullenmenin en beraber hali…
O kadar çok şeye mecbur bırakılıyoruz ki farkında bile olmuyoruz bazen. Peki farkında olduğumuz zaman ne kadar bilinçli hareket edebiliyoruz?
Savaş karşıtı olduğunu her daim dile getiren Zweig bu eserinde aslında kendini anlatıyor. Ferdinand savaşmamak, insan öldürmemek için ülkesinden kaçıp gidiyor. Kaçıyor ancak savaş bırakmıyor peşini. Askere katılması için kendisine bir evrak geliyor ve ondan sonra mecbur olma hali baş gösteriyor. Bir tarafta savaş, diğer tarafta aşkı, varlığı, yaşama sebebi Paula.
Ferdinand’da bütün ikilemlerine rağmen yola çıkıyor ancak sınıra yaklaştığında gördükleri, savaştan yaralı olarak getirilen askerler… Ve ondan sonra kesin kararını veriyor.
Evet acaba bazı şeylerin farkına varabilmek için onları canlı canlı görmek mi, yaşamak mı gerekiyor?