Altıncı Koğuş, Çehov'un bir dergide yayımlattığı, sonrasında büyük ilgi toplayan hacmi küçük kendi büyük eseri. Öyle ki; Lenin'in, eseri okuduktan sonra kendisini Altıncı Koğuş'ta hissedip ürperdiği rivayet edilmekte.
Eser, bir akıl hastanesi doktorunun, yıllar içinde yaşadığı ruhsal değişimi, giderek yalnızlaşmasını, bu yalnızlığını hastanenin müdavimlerinden birisi ile vakit geçirerek giderme çabasını ve nihayetinde bu yakınlaşmanın neden olduğu hazin sonu anlatıyor.
"Benim hastalığım, yirmi yıl içinde bütün kasabada tek bir akıllı adam bulabilmemdir. Ama o da bir deli!..." sözleri, bu hikayenin tek başına özeti adeta.
Doktor-hasta arasındaki diyaloglar, eserin belki de en güzel bölümleri. Etkileyici bir felsefi derinlik var bu bölümlerde.
Kısacası, monoton bir şekilde başlayan, ama giderek okuyucuyu düşünmeye sevk eden önemli, güzel bir eser...