Utanç / J. M. Coetzee Hakkındaki Yorumlar

Kısa bir yorumla açıklanabilinecek bir kitap olmamasıyla birlikte, mutlaka okunması gereken kitaplardan biri.

Daha farklı bir son bekliyordum. Merak uyandırıyor, sıkılmadan okudum diyebilirim.

Farkli bir konu, guney afrikadaki donusumu iyi gozlemlemis

okuduğum ilk coetzee eseri. beğendim. profesörün kızı lucy aldığı kararlarla tam bir hayalkırıklığıydı. düşünme yetisinden uzak bir karakterdi. lourie ise kötülüklerle dolu çevresindeki en az kötü olan kişi.

Utanç, konusu ve anlatımıyla çok başarılı bir eser. Okuyun.

kurgunun içine çekiyor sizi.beğendim...

Olay farklı bir kıtada geçse bile sanki yanıbaşınızda gelişiyormuş hissi veren ve psikolojik analizler içeren kitap. Tavsiye ederim.

Konu farklı idi. Dil akıcıydı. Sıkıcılık neredeyse yok idi. Çevirisi de güzeldi. Ve bu da Güney Afrika'da yaşanan bir Utanç idi. ► ≥҉≤→׳۝ﬞ◄

Güney Amerika'nın sosyopolitik gerçekliğini en gerçekçi şekilde anlatan kitaplardan biridir. Mutlaka okunmalı.

Yoğun bir anlatımı var. Çeviri oldukça güzel. Batılı bir profesör, çiftçilikle uğraşan kızı ve Afrika'nın sert coğrafyasında yaşanan olaylar. Kurgusu güzel oluşturulmuş ve sıkılmadan okunabilecek bir eser.

yazarın okuduğum ilk kitabı. dili çok sert ve oldukça net ifade edilmiş duygular. avrupalı bir ailenin afrikadaki kültür farkları arasındaki dönüşümlerini anlatmış.

Kitap gerçekten çok iyi. Düşündürdüğü kadar duyguları da harekete geçiriyor.
Olumsuz yorum yapan arkadaşların beklentilerini neden karşılayamadığını yorumlarından anlayamadım. Belki de kitaptan beklentileri çok yüksekti.

hiç okumadığım bir yazardı bir solukta okunabilecek bir kitap iyi ki almışım....

Apartheid sonrası toplumundaki (Güney Afrika) değişimleri,yapısal dönüşümü,ilişkileri en çarpıcı şekliyle yansıtabilmiş.Bence bir romanda o toplumun içine girebiliyorsak,o toplumu anlayabiliyorsak,yazar amacına ulaşmış demektir.Bunu başarmış Coetzee...

50 yaşında çocuk sevici bir ihtiyarın saçma sapan dünyası ve şişko ve aynı zamandada lezbiyen kızının afrikada başından geçen olaylar....... vakit kaybı ( editör bu ara çok ii davranıyo ) :) keşke elimden gelsede şu kitaplara verilen ödülleri yazarlara fırça atarak geri alabilsem.....

Yani Nobel ödüllü kitaplar okudum lakin bu mu Nobel ödülü almış dediğim bir kitap oldu. Evet toplumsal düzenin içinde ahlak yargısını anlatmış ama bu mesajı da belli bir bilgi birikimine sahip insanlar anlayabilir. Bence herkesin okuyup anlayabileceği bir kitap değil

İlk Coetzee kitabım ve son olmayacağına eminim, gerçekten çok beğendim. Güney Afrika toplumuna kısa bir bakış attım. Toplumsal duyarlılığın gölgesinde felsefi bir derinlik arayanlar okumalı. Şunu da belirtmem gerek, kitabı okurken John Steinback' in Fareler ve İnsanlar'ını anımsadım hep.

Ahlaki değerler ve ötekileşrirme üzerine birçok yargı çıkarılabilecek bir eser.Okuduktan sonra üzerinde uzun uzun konuşulabilecek bir yapıt.

Gerçeklerin, acıların ve yanlışların çok çarpıcı ve açıkça işlendiği bir kitap.

David Lurie. 52 yaşında. Cape Town’da Modern Diller ve İletişim profesörü. İki evlilik yapıp ayrılıyor. Bu evliliklerin ilkinden olan kızı Lucy.
•
David’in kendinden oldukça ufak kadınlarla yaşadığı ilişkilerinin sonuncusunda bir soruna şahitlik ediyoruz.

Melanie Isaacs. 20 yaşında ve David’in üniversiteden öğrencisi. Zorlama ve taciz içerikli bir ilişki olmasa da bir şekilde David onu elde ediyor. Ve tam da burada hikaye bambaşka bir yere sürükleniyor:

“Bir hafta önce Melanie, sınıftaki kızlardan biriydi yalnızca. Şimdiyse David’in yaşamının bir parçası, canlı bir parçası.”(s.34)
•
Üniversitedeki işinden ve bulunduğu şehirden ayrılıp kızı Lucy’nin yanına sığınan bir profesör okuyoruz artık satırlarda.

Profesör David ve kızı Lucy.
•
Çiftlikte başlarına gelen ‘olay’ sonrası daha da zor bir insan olan kızı Lucy ile yaşadıklarına şahit olacağız.
•
Bir utanç, bir utançla mı devam edecek?

Ya da bir utancı silmenin yolu bir utancı silebilmekten mi geçecek?

Karakterlerin gayet iyi olması okumak için yeterli.

Beklentimin altındaydı ama konusu çok çarpıcıydı, yazarın dili oldukça sade ve akıcıydı. Yazarla tanışmak için bu kitabini seçtim. Nobelli yazarları tanımaya devam...

Okuduğum en güzel kitaplardan biriydi. Ödülleri sonuna kadar hak etmiş.

Kitap bittiğinde duraksadım ve devam etmesini bekledim belki bir kaç sayfa daha olmalıydı, benzerlerini okumak isterim.

Kitabın konusu Güney Afrika'da bir üniversitede görev yapan  Profesör David Lurie'nin bir kız  öğrencisi ile yaşadığı yasak aşk sonucu kariyerini ve itibarını kaybetmesi ile başlıyor.
Bu olay sonrası çevresi tarafından dışlanan David kızı Lucy'nin çiftliğine sığınır. Burada da kızı ile beraber oranın yerlisi bir kaç kişi  tarafından vahşice bir saldırıya uğrarlar.

Lucy'nin bu vahşet sonrası sessiz kalmasının nedeni, geçmişte beyaz ırkın siyah ırka çektirdiklerinin bir nevi diyetini ödüyor olduğunu düşünmesidir.

İlk bölümleri oldukça akıcıydı. Kızıyla çiftlikte geçen günleri ve vurucu cümleleriyle akılda kalacak bir kitap.

beyni etkileyen romanlar listesinde görüp okudum .güzel bir roman. tavsiye ederim.

Çok başarılı bir kitap ve yazar da çok şey başarmış bize atmosferi çok iyi yansıtmış.alın okuyun derim π_π

sıkılmadan okuyabileceginiz akıcı bir kitap

J. M. Coetzee'nin en iyi kitabı. Bu kitabı okuyupda beğenmediyseniz, yazarın diğer kitaplarını da beğenmeyeceksiniz.

bir baba ve kızın ilginç ve öğretici hikayesi o dönem afrikasınıda harika anlatmış

Bu kitaptan hareketle başrolde John Malkovich'in oynadığı film çevrilmişti.Film hoşuma gitmişti ve kitabıda burada görünce favori listeme aldım.

Oncelikle, kitabi ana dilinden okudugum icin cevirisi hakkinda yorum yapamayacagim fakat kitabin icerigini degerlendirebilirim. Oncelikle, yorumlardan birinde kitabin vakit kaybi olarak degerlendirilmesi cok yanlis ve cahilce bir degerlendirme olmus; bunu söylemeden gecemeyecegim. "Ana karakterin sacma sapan dünyasi ve sisko kizi" gibi son derece edebi bir yorumunu okuma firsatini bize bahseden degerli okurumuza tesekkür ederek, kitap hakkinda söyleyeceklerimize gelelim:

Oncelikle, kitap 2003 Nobel ödülü sahibi Coetzee`ya ait. Apartheid sonrasi, Güney Afrika`da yasayan farkli ten renklerine sahip insanlarin güncel iliskilerini tarihin bu iliskilerin üzerine düsürdügü gölge ile birlikte muhtesem bir sekilde harmanlayarak yorumlamis. Eserde, Lucy`nin basina gelen kötü olay sonrasinda tepkisiz kalmayi secip, tepkisizligini tarihin, mensubu oldugu irkin sirtina yükledigi bir borcun kendi payina düsen kismini ödemek olarak nitelendirmesi cok enteresan bir noktaydi. Kitapta ten renklerini betimleyici hicbir kisim olmamasina karsin, bahsi gecen kisinin siyah veya beyaz ten rengine sahip oldugunu hissedebilmemiz, yazarin üslubunun ne kadar güclü oldugunu bize gösteriyor. Kitapta ayni zamanda bircok metafor kullanildigi kanaatindeyim, sayet bu metaforlarin hikayenin gelisimine katkisi yadsinamaz. Köpeklerin önemli bir metafor oldugu apacik ortada ama kitabi okumamis kisiler icin, bu metaforu aciklamamayi yegliyorum. Kitapta, bir üniversitede hoca olan David Lurie`nin agzindan Lord Byron`a yapilan göndermeler ve bu sair hakkindaki bölümler, Byron`in sanatina asina olanlar icin hos olabilecek bir ayrintiydi.

Kitapta temayi, yani yazara göre "biz ve onlar" olarak nitelendirilen irklar arasindaki cekisme, David`in bir sözüyle özetleniveriyor. "Biz, batililar."

Okumanizi siddetle tavsiye ederim, umarim ceviri de iyi olmustur.

Tongell kusura bakma ama çok acımasız bir yorum yapmışın; çünkü bu kitap için çok şey dense bile çocuk sevici bir ihtiyarın saçma sapan dünyası demek çok büyük bir haksızlık.Lucy bence çok ilginç bir karakterdi. David de ilginç bir karakterdi. Ama bütün kitap boyunca beni en çok hayvanların yaşadıkları etkiledi. Kitabın sonu da gazap üzümlerinin sonundan sonraki en beğendiğim ikinci son oldu. Kendi adıma Demir Çağı adlı kitabını daha çok beğendiğimi ama bu kitabın da çok iyi olduğunu söyleyebilirim.

Belki yanlış bir yorum olabilir ama bütün ana mesele insanların farklı ırklar cinsiyetler sınıflar ve hatta türler olsa bile birbirlerine yaptıklarının utancını yaşamamaları ya da yaşayamamaları üzerine bence bu kitap.