İlk 100-150 sayfa boyunca gerçekten sıkıldığımı söyleyebilirim, Ateşböceği Yolu'nun çok geniş özetine yer verilmişti ve sürekli tekrar edeceğini düşündüğüm için neredeyse elimden bırakacaktım, Marah'ın aşırı asi tavırları ve bitmek bilmeyen bunalımları da insanı çileden çıkartacak boyuta gelmişti. Ama elimden bırakmadım; iyi ki bırakmamışım! 150 sayfayı atlatıp hele ki 200'lere geldikten sonra büyüleyici bir anlatıma kavuşuyor ve merakla heyecanla sürüklenip gidiyorsunuz Kate'in ölümünün ardından gelen dramlara. Ve elbette ki en etkileyici kısmı, Tully'nin annesinin ilk gençlikten bu yana olan dramatik öyküsü. Ateşböceği Yolu'nun tam anlamıyla tamamlayıcısı olmuş, herşeyin nedenini, madalyonun diğer yüzüne apaçık önümüze seren, bize hayatta olan herşeyi ikinci kez ve diğer yönleriyle düşünmeyi öğretebilecek nitelikte bir roman olmuş, iyi ki de yazılmış... Birilerine yeniden başlama gücü verebileceğinden de eminim, hayatta her yaranın zamanla sarılabileceğini de en güzel şekilde gösteriyor. İyi ki varsın Kristin Hannah...