Sevgili Usta Proust !
321. sayfada hala ben anlatıcı yazar/ kahramanın adını öğrenemedim. Bunu öğrenmek için çektiğim sancıyı size anlatamam.
Belki de sizin istediğiniz tam da bu: Okuyucunuz sizi okurken koltuğunda rahatça gerinip oturamasın, yapıtınızı sancılar içinde okusun.
Gilberte'e ilişkin duygularınızı anlattığınız sayfalar, aç karnına atıştırılan lokmalar gibi birbiri ardına gitti. Açlıktan imanı gevremiş birinin bu atıştırmalardan alacağı hazzı aldım; ancak prensesleri,markizleri,kontları, bunların akrabalıklarını, birbirleriyle ilişkilerini anlattığınız sayfalarda sıkılmadım dersem yalan olur.
Ne yaparsınız, roman dediğiniz uzun soluklu bir anlatı :inilir, çıkılır.
Şiirselliğinizherkes gibi beni de ekiledi. Felsefi söylemleriniz de insanda bir vurgun yaratacak kadar çarpıcı :"Asker vurulmadan,hırsız yakalanmadan, insan ölmeden önce sürekli uzatılacak bir mühletin kendisine bağışlanacağına inanır." diyorsunuz. Tam da beni anlatıyorsunuz. Beni tanımıyorsunuz, ben ihtiyar bir balıkçıyım.Yaşama ilişkin bir mühlet bana verilecek mi dersiniz?
Toplumun basamakları gibi yaşların da öyle basamakları vardır ki her basamakta duran kişi yaşamanın en çok kendi hakkı olduğuna inanır.
Ne dersiniz?
Belki haberiniz yoktur: " Yapıtınızın 110. sayfasında yer alan "Hayran olduğumuz sanatçıların kişiliğini tanıyınca onların düşündüğümüz gibi olmadıklarını görünce hüsrana uğrarız. Bu sanatçıların yapıtları gözümüzde önemini yitirir." cümleniz ÖSS/ 2005 sorusu olarak öğrencilerin huzuruna çıktı.
Duygu ve düşüncelerinizi çağrışımlarla vermeniz güzel, özel hayatların ve alışkanlıkların izlerini eşyalara nakşetmeniz güzel.
Ben de eve girdiğimde "dehşete düşmüş ve düşman bir koltuk" görüyorum artık.
Kızmayın ama geçmişi anlatan I.tekil yazar ile Gilberte'in ilk sayfalarda küçük yaşlardaki ilişkilerinin anlatımında kullandıkları bilgece sözler, bana yaşlarıyla pek uyumlu görünmedi.
Neyse anlaşılmazlığınızın diğer romanlarınızı okudukça anlaşılır hale geleceğine inancım tamdır.