Yaşar Kemal yaşayan en büyük ustadır. Son zamanlarda sağlığından tam net bir bilgi alamasam da, kendisinin bu dünyada, bu ülkeden geçmiş en büyük yazar olabildiğini bilmekten büyük gurur duyuyorum. Taşralı, köylü - kentli ayrımı başladığından beri, ırgatların, işçilerin-köylülerin yaşamı, karşılaştıkları olaylar, sorunlar, elbette tüm Türkiye'lilerin sorunu olmalıydı ancak öyle olmadı. Tüm yük ırgatlara bindi ve kentliler görmedi bunu; göstermek istemediler bu dramları. Ancak adını andığımız ustalar değindiler bu olaylara, biz de, o zamanların Türkiye'si ile bugünün Türkiye'sini onlar sayesinde anlıyoruz. O günden bu güne tarımdaki tekelcilik, sapla samanın birbirine karışması, tarımda ithalatlar, hayvancılığın bitirilme noktasına gelinmesi, ithat et kavramını ortaya çıkarmalar, Türkiye'nin en derin yarası olmalıyken, bu hiçbir zaman ciddiye alınmadı. Köylü milletin efendisi ise neden üç kuruşa, beş kuruşa köle şartlarında çalıştırılmak isteniyor ve bu yükü tek başına sırtlamaya çalışıyor? Buna Sabahattin Ali değinmişti, gayet de güzel anlatmıştı. Yaşar Kemal ise 60'lı, 70'li yılların bir içeriğini sunuyor bizlere. Fabrikatör, aga, paşa ülkesinin yarınları değişmedi usta. Ama sen bizi öyle bir Çukurova'ya yolluyorsun ki, okurken biz de çalışıyoruz, çabalıyoruz. Sanırım en büyük eksiklik, kendin gibi olmayanı anlayamamak. Bunu başaracağız bir gün. Bir gün mutlaka bunu başaracağız. Anlayacağız, dinleyeceğiz ve hep birlikte kalkındıracağız bu güzelim ülkeyi. Ustalarımızın ruhları bizlere ışık olacak, aydınlıklara yürüyeceğiz.