Omuz omuza vermiş sırasını bekleyen kitaplarına göz gezdirdi okuyucu. Karar veremedi hangisine başlayacağına. Baktı, baktı... Nihayetinde "Nar Ağacı"nı aldı eline. Evirdi, çevirdi, yapraklarını havalandırdı, içinden bir ipucu almak istercesine. Zamanı kısıtlıydı, "bitermiki" diye düşündü. Öyle ya, beşyüz sayfayı aşkındı roman ve küçük puntolarla basılmıştı. Yok yok emindi, önce bu kitabı okuyacaktı. Yazarı gazetedeki köşesinden tanıyor ve severek takip ediyordu. Yazarla kelimelerde buluşmaya, kalpten kalbe akışlarla bağ kurmaya hazırdı, "Bismillah" dedi, okumanın huzuruna bıraktı kendini.
İlk sayfada anladı, hatta yazarın biyografisindeki incelikte farketti hoş bir rüyaya dalacağını... Dakikalar sonra "İşte" dedi, "İşte, roman gibi bir roman". Masalda zannetti kendini, belki de rüyada, bilemedi... Bitermiki dediğine utandı içten içe, hayır hayır bitmesindi...