Nar Ağacı Hakkındaki Yorumlar

Nazan Bekiroğlu yine mükemmel bir iş çıkartıyor ve Balkan savaşı ile Birinci Dünya Savaşı arasında birbirinden farklı noktalarda tarihin sayfalarında güzel aşk hikayelerini bize sunuyor.
Trabzon, Tebriz, Tiflis, Batum ve İstanbul'da geçen Nar Ağacı romanı ile tarihte bir yolculuğa çıkıyorsunuz ve o zamanın şartlarında iki savaş ile dağılıp bir araya gelen hayatları adeta yaşıyorsunuz.
Aşk romanlarını sevenler için kaçırılmaması gereken romanlardan biri adeta. Bir de tarihin gizemli sayfalarında dolaşmak da hoşunuza gidiyorsa bir oturuşta okuyup bitirebileceğiniz kadar kısa olan uzun bir roman sizi bekliyor demektir.

YAZARIN OKUDUĞUM İLK KİTABI TEK KELİMEYLE MÜKEMMEL .İNSANI İÇİNE ALIYOR VE ONUNLA BİRLİKTE YOLCULUK YAPIYORSUNUZ . DİĞER KİTAPLARINIDA ALDIM SANIRIM ONLARDA BU KİTAP KADAR GÜZELDİR. YAZARIMIZIN YENİ KİTAPLARINI MERAKLA BEKLİYORUM

Sayın Nazan BEKİROĞLU'nun;kalemine,ruhuna sağlık ,mükemmel bir eser var etmiş,okuyucuyu bulunduğu zamandan alıp birinci dünya savaşının var olduğu Trabzona,Tebrize,İstanbul'a götürüyor,okuyucu kendini bir anda settarhanın ruhunda buluyor.

Nazan Hoca yine kendisinden beklendiği gibi son derece kaliteli bir eser ortaya koymuş.. Kitabın kimi zamanlarında sıkıldığım duraksadığım oldu ancak hikaye bir türlü kendisinden kopmanıza izin vermiyor.. Kesinlikle okumalısınız

Nazan Hoca'nın bütün eserlerini çıktığı an alıp okurum, o üslup beni benden alır. Günlük dilde kullandığımız bayat diyebileceğimiz kelimerle müthiş cümleler kurma kabiliyeti mest eder beni. "Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim"... Üslup pamuk gibi bu eserde, Hoca her tele dokunmuş. Tarihi fon olarak öyle güzel kullanmış, kurguyu öyle ustaca planlamış ki hayran kalmamak elde değil. Allah ömrüne ömür katsın hocam...

Nazan Hanımın diğer eserlerine aşina olmama rağmen kitaba ilk başladığım zamanlarda ilerleyebilmek için çok zorladım. Sayfalar ilerledikçe de zaman zaman aynı duyguyu yaşadım. Sonlarına doğru da o kadar aktı ki bu sefer de tutmakta zorlandım. Birkaç kuşağı aynı anda anlatmak zordur, ama Nazan Hanım bunda hiç zorlanmamış. İğreti duran hiçbir şey yok. Ben en çok günümüzde geçen anlatımına bayıldım. Hoş ve farklı bir kitap, tek sıkıntısı biraz kalın.

Nazan Bekiroğlu'nun bizzat içinde olduğu bir roman... Kimi zaman ortaya çıkıyor, kimi zamansa bir fotoğrafın dünyasına girerek film tadında bir hikâye sunuyor bize. Anlatım bazen biraz kuru kalsa da Nazan Hoca'nın diğer kitaplarındaki edebî tadı yakalayacağınız bir eser.

Nazan Bekiroğlu ile tanıştığım ilk kitabı. Kendisinin ne kadar bilgi yüklü bir insan olduğunu kitabın her sayfasında gördüm. Sahip olduğu bilgi hazinesini sunarkenki zarafeti o kadar tesirli ki gerçeklerin içerisinde gezinirken akıp giden zamana, gezilen mekanlara hatta yaşanılan karşılıklı karşılıksız aşklara dair sunduğu bütün detaylar size romanı gerçekten hissettiriyor. Bence çok ses getirecek bir sinema filmine kaynaklık edecek bir baş yapıt ile karşı karşıyayız.

Su gibi akıcı bir kitap. Anlatım çok farklı. Yazar bir günümüzde bir de olayların yaşandığı zamanda. Aşkın güzelliği ve çekiciliği harika işlenmiş. Bir de 1900'lü yılların başındaki savaşların dehşetengiz fotoğrafını harika çekmiş. Hasılı kelam yazar kitabın hakkını vermiş; sıra okuyucu da...

Nar Ağacı sona biraz geç ulaşsa da güzeldi. Settarhan hikayenin tek kahramanıydı bence. Zehra'yı pek tanımadık.Bunu da yazarın gerçekte de tanışmamış olmasına bağlıyorum.Sonununu bildiği hikayeleri neden tercih eder yazarlar.Son-Ra kısmında biraz toparlama çabası varsa da sonunu bildiğim hikayeleri yazmaktan vazgeçiyorum bu kitaptan sonra.Settarhan keşke aşık olsaydı Zehra'ya.En az Azam'a olduğu kadar.Ya da Azam da sevseydi Settarhan ı.Ya da bilseydik Azam ın Piruz u nasıl sevdiğini,Piruz un Azam'dan neden vazgeçemediğini...Daha bir sürü şey.Ve altını çizdiğim cümlelerden biri;" Aşık kendini yakacak cehennem ateşinin önünde önce bir süre ısınır bilmiyor musun? " bir diğeri "İnsan içinden yenilenmeyince dışından eskir..." daha çok var bu cümlelerden.Okuyun bakalım doğunun renkli ışıklarını sevenler.

Nar ağacını okuyup ta etkilenmemek elde değil. Romanın içine giriyorsunuz etkileyici ve sade bir dil size romanı okutmuyor yaşatıyor adeta. Kitaplıklarda bulundurulmasını tavsiye ediyorum.

nazan bekiroğlunun öykünün içine girip hayali hali, romanın akışı, karakterler çok güzel....

Kader,alın yazısı ve kısmetin ne demek olduğunu yazarın anlatımı ile yaşayarak öğrendiğim bir kitap.... Elinizden bırakamayacagınız ama bitmesini hiç istemeyeceginiz bir kitap. Şiddetle TAVSİYE EDERİM

kelimeler yetmez anlatmaya öyle güzel ki su gibi berrak.Ben kitapların da kalbinin olduğuna inanırım ki bu kitabın kocaman bir yüreği var. Ellerine sağlık Nazan hocam

Kitaba ilk başladığınızda sıkıcı gelebiliyor ancak hikayenin içinde daldığınızda roman sizi sarıyor.
üstelik yazarın gölge olarak hikyede yer alması da çok iyi olmuş.bence hikayesi de kurgusu da dili de çok güzel olmuş.ellerine sağlık nazan hocanın.

Nazan Bekiroğlu bu kitabında Tebriz, Batum, Tiflis, Trabzn ve İstanbul şehirlerinin arasında gidip gelen hayatları, bu hayatların günün birinde kesişmelerini, göçü, savaşı, acıyı, unut(a)mamayı çok güzel işlemiş. Daha önceki kitaplarına nazaran daha duru bir dille karşılaşıyoruz bu da çoğu okuyucu için daha akıcı olmasını sağlıyor. Herkese oldukça sürükleyici olan bu kitabı alıp okumasını tavsiye ederim.

kitabı okumaya başladığımda bir türlü adapte olmadım. sayfalar ilerledikçe ve konu yoğunlaşmaya başladıkça da kopamadım. gerçekten harika bir kitap. teşekkürler.

Kitap sayfa sayısı çok olmasına rağmen hiç sıkmıyor, ayrıca dili de çok sade konusu da çok akıcı okumanızı tavsiye ederim

Romanlara mesafeli olsam da Nazan Bekiroğlu ismi o mesafeyi asgariye indiriyor. Kendime ödül olarak okuduğum bir kitap. Gerçek bir hikayeden yola çıkılıyor olması, kurgu ve salt hayal ürünü olma durumunu şüpheye düşürdüğünden daha da etkileyici bir nitelik kazandırıyor. Kalemini sevdiğim bir kişi, NB. Derin tahliller yerinde ve anlamlı. Şiddetle tavsiye olunur ...

kitap gerçekten çok satanlarda bir numara olmayı sonuna kadar hak ediyor.şiddetle tavsiye ederim, üslubu sizi içine alıyor.

evet yazı güzel, duygusallık güzel, fakat eksik bir taraf var.
orjinal bir hikaye değil, aynısından türk edebiyatında yüzlerce var.
nazan hoca akedemisyen olduğu için çok iyi bilir, eğer yazınızda o konu ile ilgili farklı bir şey sunamıyorsanız yayın değeri yoktur o makalenin.

bu edebiyat içinde geçerli, farklı bir hikaye, farklı bir karakter, bizim hayal edemediğimiz bir hikaye, bizim şahit olmadığımız bir karakter varsa metnin içinde o metin hatırlanmya değerdir. evet nazan hocamızın yazı yeteneğine diyecek bir şey yok. güzel yazıyor ama benim için bir orjinallik taşımıyor ve açıkca söylemem gerekirse kalıcı olacağını düşünmüyorum.
mesela la sonsuzluk hecesi daha orjinal yazarın kendi yapıtlarından örnek vermek gerekirse
dostoyevski nin suç ve ceazası neden bu kadar meşhurdur, çünkü vicdan azabından inim inim inleyen raskolnikov karakterini sunmuştur okuyucuya.

yada fareler ve insanlarda ki lary karakterini düşünün, zeka geriliğini ancak bu kadar duygusallaştırabilir bir insan üzerinde

yada abbas sayarın can şenliğindeki hüseyin ağa karakteri, yaşlı bir adamın yalnızlığını ne kadar farklı anlatmış

haldun çubukçu nun Allahın adamı kitabındaki karakter

yani demek istediğim edebiyata farklı bir hikaye, farklı bir karakter, farklı bir soluk getirmediği müddetce edebi eserler kalıcı olmaz

benden söylemesi

Özlediğimiz bir tarz. Bütün düşünceleri aynı insani bakış açısıyla yansıtan, mükemmel anlatımı ve güzel üslubuyla tarihî bilgi akışıyla eşsiz bir esrer.

KİTABIN BAŞLARINDA İKEN PİŞMAN OLMUŞTUM BU KİTABI ALIP BAŞLADIĞIMA, NAZAN HANIM'IN KURGUNUN İÇİNDE YER ALIYOR OLMASI, DALIP GİTTİĞİ FOTOĞRAF KARESİNDEN KURGUYA DAHİL OLMASI ÇOK CANIMI SIKMIŞTI. ROMAN İLERLEDİKÇE TÜM YARGILARIM DEĞİŞTİ ENFES BİR KURGUYLA KARŞI KARŞIYA OLDUĞUMU GÖRDÜM. TARİH, KADER, KEDER, GENİŞ BİR COĞRAFYADA FARKLI İNANIŞLARA SAHİP İNSANLARI BULUŞTURUYOR. NAZAN BEKİROĞLU'NUN OKUDUĞUM EN ETKİLEYİCİ ESERİ.

tavsiyeleriniz üzerine aldığım bi kitap .5 dakika önce bitirdim alalı daha 10 gün oldu ..nasıl anlatılır bilemiyorum film izler gibi hatta yaşar gibi ..kitabı okumadığım anlarda sanki herşey devam ediyor onların kafilesi hala yürümekte ve ben başlarına bişey geldimi diye endişelenmekteyim...soluksuz okunacak harika bir kitap hala büyüsündeyim...

Karadenizi, Trabzonu, karadenizliyi çok başarılı anlatmış.Dönemin tarihi olayları konusunda da aydınlatıcı bir eser. Hikaye nasıl bağlanacak diye sonunu iple çektim.Yazar bir resme baksa da o zamana gitse diye heyecanla bekledim.Setterhanın kayıkçı ile muhabbetinde sayfaları okurken ben bile karadeniz şivesi ile konuştum.Severek okunacak başarılı bir roman.Bir Nazan Bekiroğlu klasiği desek daha doğru olur.

Tarihi detayları öylesine sıkmadan ve akıcı bir şekilde dile getirmiş ki yazar. Ayrıca ilk fırsatta Trabzon'u görmem gerektiğini anladım.

Son dönemlerde okuduğum en güzel roman..Tarih sahneleri arasında beni yormadan kaybolduğum roman.Dini ve ahlaki değerler çok güzel anlatılmış..Dış kapağı kitabın içeriğini çok iyi yansıtıyor..Kısacası ÇOK BEĞENDİM.

gercekten surukleyici guzel bir eser siddetle tavsiye edilir

nazan bekiroğlu nun okuduğum hiç bir kitabından pişmanık duymadım tebrikler çok güzel bir hikaye.

sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim.....off ya nasıl bir kaderdir.süper bi kitap kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.kitabı okurken sanki yazarla beraber bende gittim o dönemlere içimde hissettim yaşananları.

kader ve zaman ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. acıyla gözyaşıyla bazende gülümseyerek okuyacağınız bir kitap okumanızı tavsiye ederim..

yine harika bir kitap Nazan BEKİROĞLU'ndan... LA kadar kelime oyunları yok fakat bambaşka bir güzellikti....yusuf ile züleyhanın tahtına yani nazan hocanın kitapları içinde ikinci sırada...okunmalı okunmalı okunmalı....

Kitabın son sayasını bu akşam kapattım. Ve aklım biraz Zehra'nın elinde yarım kalan boya ve fırçalarda, biraz Settarhan'ın aşk ve gurbetle imtihanında,Hafız'ın Divan'ında, muhacirlik yollarında, Harşit çayında, kesilirken ağlayan nar ağacında, ama, ama en çok da heybesinde biriktirdiği kırık kafiyelerle yitip giden İsmail'de kaldı. Ve ki bu kalp buna nasıl dayansındı?

Kitap dün geçti elime ve şu an 247. sayfaya geldim.Kitabı okurken yazarın yanında yarenlik eden bir roman kahramanı gibi hissediyorum tek kelimeyle süper

nazan bekiroğlu yine samimiyetini nakşetmiş kitabın her sayfasına. karakterlere, ülkesine ve memleketi trabzona gerçekten içtenlikle eğilmiş ve ortaya böyle bir eser çıkmış. nazan bekiroğlunun diğer kitaplarındakinden farklı bir üslup var ayrıca. bazen gülümsüyorsunuz bazen de gözleriniz doluyor okurken. tavsiye ederim, kalınlığına bakmayın, nasıl bittiğini anlamayacaksınız bile.

Nazan Hocamın yine kelimelerini konuşturduğu bir roman. Tarihi aşk romanı seven herkesin okuması gereken bir eser. Kesinlikle tavsiye ediyorum.

gerçekten de bir zaman makinesiyle 1900lü yıllara ülkenin kurtuluşuna, verilen mücadelenin tam ortasına gidiyorsunuz. tarih kitaplarında okuduğumuz özetlerin aksine saniyesi saniyesine milli mücadeleden az önce çıkmışcasına hissediyorsunuz kendinizi. yorgun gururlu ama mutlu. her duyguyu sonuna kadar yaşayarak. yazarın üslubuda aynı derecede heyecan verici ve sürükleyici..Yakın tarihimizi uzun zamandır bu kadar akıcı bir dilde okumamıştım....

Tarihi ayrıntılarıyla bize sunan güzel bir kurgu...

SANKİ ÜÇ BOYUTLU BİR KİTAP OKUYORSUNUZ...YUKARIDA HAVADA ASILISINIZ VE SİZİ DİNLERKEN KİTAP OKUNUYOR VE SİZ ŞAHİT OLUYORSUNUZ...ÇOK BEĞENDİM YAZARDAN OKUDUĞUM İLK KİTAP...TAVSİYE EDERİM....

yazar fotoğrafların içine girip karışıyordu bende okurken resmen kitabın içine girdim hele ki muhacirlik olayını anlatırken bende sanki oradaydım çok çok çok etkileyeci sürükleyici bir kitap..dili hafif ayrıca bize diğer kültürler hakkında fikir sunuyor...

sade bir dil....güzel bir kurgu... fotoğraflar arasındaki bağlar....savaşın farklı güzergahlarda farklı yankıları.. devrim, göç ,kaçış,tekrar eve varma sevinci.. her zamanki gibi güzel bir nazan bekiroğlu kitabı...

Nazan hanımın dedesi ve anneannesinin ayrı ayrı öykülerini nakşetmiş. İki ayrı dünyanın sıkıntılarla-kederle sürgitmiş hayatlarının sonunda kavuşma hikâyesini zamanda yolculuk yaparak anlatmış. Dili sade, akıcı.

Evet Nar Ağacı'nın dili Nazan Bekiroğlu'nun diğer kitaplarının o ağır ağdalı dilinden uzak, dolayısıyla yazardan bu şekilde bir kitap bekleyenler hayalkırıklığına uğrayacak olsa da ben Nar Ağacı'nı çok sevdim. İki gün boyunca bir yandan hem bütün hikayeyi bir an önce öğrenebilmek için sürekli olarak okudum, hem de bir yandan kitap bitmesin istedim. Son zamanlarda okuduğum, karakterleri, mekanları ve yaşanmışlıkları açısından en doyurucu ve keyifli romanlardan biri oldu. Üstelik bence hikayenin devamı da yazılabilir ki keşke yazılsa..

Okurken hikayenin sadeliğiyle aktığını hissediyor insan.yazarın diğer kitaplarına göre daha sade ve akıcı bir dili var.son zamanlarda en beğenerek okuduğum kitaplardan biri.sanki tebrizi, batumu, tiflisi bende yaşadım, gördüm ve gözlerimi kapadığımda nar ağacının altında büyük hanımın yanında o andaydım.yazarın kalbine, eline sağlık.

Edebiyattan keyif alan, ağdalı cümleleri seven, hayatın dört unsurunu kitaplarında başarı ile kullanan, kendisine halı dokuma, abdest adabı, çay demleme adabı, aşk, Mecusiler, Balkan Harbi, muhacirlik, tehcir, cephede tek kurşun atmadan hastalıktan ölen askerler ve kahvecilik gibi temaları konu edinen ve bunların Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-Bakü-İstanbul hattındaki izlerini okumak, özelde dede ile torunun buluşması ama genelde ise bir milletin nasıl yok olduğuna dair bütün detayları içeren Nazan Bekiroğlu’nun son romanı Nar Ağacı’nı tavsiye ederim.

bekiroğlu'nun cümle kapısı nun masalları gibi öykü kitaplarından daha bir hikayekurgusuna sahip.. içinde siyaset tarih en güzel biçimde işleniyor..

Tek kelimeyle mükemmel bir his. Dili önceki kitaplarına göre daha hafif ve herkesin okuyabileceği bir tad var. Kesinlikle okunması gereken hoş bir kitap..

❝Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-Bakü-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman. Balkan Savaşı yıllarında başlayıp 1. Dünya Savaşı'na uzanan bir öykü... Trabzon'da ve Tebriz'de doğup birbirlerine doğru yol alan iki hayat: önce delice akan sonra durgunlaşan iki ırmak... Aslında çok ırmak... Tebriz'in meşhur halı tüccarının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra...
Bu kadar etkileneceğim bir kitap olacağını düşünmemiştim. Fotoğraflarda anlatıcıyla beraber yolculuk ettiğimiz için sanki tüm bunları ben yaşamışım gibi hissediyorum.. Benim için hep üstü kapalı kalmış Doğu'yu ve İran'ı Settarhan'dan dinlemek oralara farklı bir bakış açısı ile görmemi sağladı. Bir gün fırsat olursa aynı yerleri ben de gezmek istiyorum.

31.05.24

Gerçekten çok etkileyici ve son kısımlarını ağlaya ağlaya okuduğum bir kitaptı.. Fakat kitabın büyük bir kısmı Zehra ve Settarhan'ın hikayelerinin ayrı ayrı anlatıldığı bölümlerdi. Ben iki ırmağın birleştikten sonra daha büyük bir ırmak olduğu kısımları da okumak isterdim. Daha devamı olmalıydı gibi , yarım kalmış gibi...

Tebriz'in halıları gibi ince ince işlenmiş karakterleriyle, kendine özgü şiirsel anlatım tarzıyla, Settarhan ve Zehra'nın, biri Tebriz'den diğeri Trabzon'dan doğmuş ayrı akan iki ırmağın, birleşme hikayesini mürekkebi aşk olan Nazan Bekiroğlu'nun kaleminden okumak çok keyifliydi.