Kafka’nın, “Amerika” adlı romanını yazarken, ona ara verip “Dönüşüm”ü yazdığı söylenir.
Babasına olan hıncını bu eserinde görmek mümkündür. Dikkatli okuyucular, Gregor Samsa’nın kafasına elmayı atan kişinin onun babası olduğunu hatırlayacaklardır.
İşin esasında Dönüşüm, edebiyat dünyasında, hacminden beklenmeyecek kadar etki bırakmıştır. Hoş, eserleri hacimleriyle değerlendirecek değiliz. Ve Gregor Samsa kadar meşhur olan başka bir Kafka karakteri de yoktur. Ben bu bakımdan, “Dönüşüm”ü, bizim “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”na benzetirim. İki eser de aşağı yukarı aynı hacimdedir ve iki eser de yazarlarıyla ilk olarak anılan bir üne sahiptir. İki eserde de yazarlar kendi hikâyelerini anlatmıştır; Dönüşüm’de, Kafka bunu metaforik düzlemde yapmıştır. Yazarlarını iki eser kadar meşhur eden başka bir eser hemen hemen yok gibidir. Kafka Amerika; Peyami Safa da Yalnızız gibi anıt eserler yazmışlarsa da her zaman Kafka “Dönüşüm”le, Safa da “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”yla anılacaktır.
Ve işin güzel tarafı hem Kafka, hem Peyami Safa bu dünyaya geldim diyen insanların tanımadan geçemeyecekleri kadar iyi yazarlardır.