Ben, zayıf ve günahkâr bir kul olarak âlemdeki acayip yerleri gezer ve kitaplar okurdum. Okuduğum bu kitapta pek çok nasihat buldum, birçok latife, şiir ve misaller gördüm. İbareleri çok kuvvetliydi. Kâmil ve fazıl birinin elinden çıkmıştı. Farsça yazılmıştı. Türkçe okuyup bilen kimselere benden yadigâr olsun diye onu Türkçeye tercüme ettim.
“Kellimü’n-nâse ‘âlâ kaderi ukûlihim. (İnsanlara akıllarının alacağı seviyede konuşun.)”
Okuyanlar, okuyup anladıktan sonra da bu günahlı kulu Fatiha ile yâd etsinler inşâ’allâhu teâlâ.
“Padişahın nazarı o ay yüzlüye dokunur dokunmaz aşk halkası boynuna geçti. Avlanmak isterken ansızın aşk tuzağına düştü. Aşk bir kuştur ki havadan iner, gönül içinde yol eyler, gönülde ne kadar sabır sermayesi varsa dışarı bırakır. Padişahın gönül kuşu tutuldu. “Ne sarp derde uğradım, sabretmek gerek,” diyerek çaresiz geri döndü. Biraz zaman geçtikten sonra kendi kendine, “Sabredecek gönül nerede?” diye söylendi ve hemen geri döndü.”