Yazar öncelikle Sosyalizm ile Milliyetçiliğin paralel gelişimini ele almaktadır. İmparatorluklar yıkılıp miliyetçilik üst düzey bir başarıya ulaştığında ve self-determinasyon ilkesi geniş kabul gördüğü sıralarda, Sosyalizm de Komünist Devrimini gerçekleştirerek ilk önemi başarısını elde ettiğini söylemektedir. Din milliyetçilik ilişkisini ise birbirini aslında destekleyen unsurlar olduğunu ileri sürmekte. Dinin milliyetçiliği dışlamadığını Protestan kiliseleri sık sık milliyetçilikle işbirliği yaptığını belirtmektedir. Diğer Hıristiyan mezheplerinide benzer irdelemelere tabi tutmakta, milliyetçiliğin din desteği olmadan var olmasının güçlüğünden bahsetmektedir. Milliyetçilik okumaları kapsamında okuması sıkıcı ancak gerekli bir kitap.