Evvela şunu sorarak başlamalıyım: İnsan olmak suç mudur, neye ve kime göre? İkincisi insan kimdir, nedir? Bu sorulara verdiğimiz cevaplar kitabı okuduktan sonraki görüşlerimizi de büyük oranda etkileyecektir. Kitap insanın mukadder akıbet karşısındaki zavallılığını, bîçareliğini anlatıyor. Yazarın penceresinden bakarsanız ümitsizlik, gayesizlik, tesadüf, serkeşlik ve koyu bir karamsarlık karşılar sizi. (Burada yazarın görüşlerine haksız bir şekilde ipotek koyduğumun farkındayım. Affola...) İşte bütün mesele de hangi pencereden baktığımızda. Hakikaten insan kader karşısında zavallı bir b..böceği midir, yoksa dünyayı bir tramplen tahtası olarak kullanan eşref-i mahluk mu? Bu iki keskin ve zıt uç arasında debelenmek değil midir zaten hayat? İnsanı sadece beden olarak değerlendirdiğinizde, tıpkı romandaki gibi, karşınıza zavallı, ne yaptığını bilmeyen ve sürekli savrulan ve hiç hayat karşısında ''tutunamayan'' ''basit'' insanlar, hayatlar karşınıza çıkar ve siz koyu bir melankoliye, ümitsizliğe gark olursunuz. Peki, öyle düşünmeyen ne olacak? Onlar ''başka'' kitapların limanlarına yollanacaklar; tabii emin bir kaptanları ve sağlam bir rotaları varsa.
Kitap okunmalı mı? Dili akıcı ve kolay okunan bir kitap. Okunmalı, okunmalı mı? Bence...