Canından çok sevdiği ülkesi ve ülküsü uğruna örnek bir hayat yaşayan,hakkında pek çoğumuzun ''İstiklal savaşını yazan milli şairimiz'' bilgisinden öte çok bilgi edin(e)mediğimiz nadide bir şahsiyet.İstiklal savaşı yıllarında ilk mecliste millet vekili.Kurtuluş duygularının tercumanı,her fırsatta halkına işin ciddiyetini ve önemini anlatan,bir hisli yürek...Ve mecliste alınan kararın ardından yazdığı muhteşem mısralarla milletinin hislerine tercuman olmuş büyük şair.
Bu kısmına kadar biliyoruz.Ya sonra neler olmuş derseniz enteresan bir kitap okumaya hazırlıklı olun derim.Yazar,Akifin hayatının, bizimde çok bilgimizin olmadığı, bu kısmına ışık tutmuş.Savaşın hemen bitiminde,siyasi manada ciddi kadro değişiklikleri yaşanmış.İkinci mecliste Akifin adı bile anılmamış,hatta inkilaplara direnen yobaz ve gerici olarak hedef tahtası haline getirilmiş.Bu zihniyet bununlada yetinmemiş ve adım adım,kendi öz yurdunda takip ettirilmiş milli marşının şairini.''Canı cananı herşeyi alsında Huda,Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cuda'' diyerek sevgisini mısralara döktüğü ülkesinden ayrılmadan önce arkadaşına yazdığı mektupta;''Gerici desinler,yobaz desinler,inkilapları sindiremedi desinler çok ağırıma gitmiyor ama değilmi ki vatan hainiymişim gibi arkama ajan takıyorlar,artık dayanamıyorum.'' diyor. Yeterki ülkemde karışıklığa sebep olmayayım düşüncesiyle Mısır'a gitmek zorunda kalıyor.
Olaylara o günkü koşullarda bakacak olursak;tek dişi kalmış Batı medeniyetinin feci işgal yilları olanca tazeliğiyle milletin hafızasında yaşanırken,ülkedeki dıştan içe zorlama yapılan batı merkezli ani değişimin reaksiyon doğurması çok normal karşılanmalıdır.Akifin düşüncesi;''Ülkesi için,bir Asrı saadet devridir,yaşanacak olan gerçek Müslümanlıkla hem batıya,hem doğuya örnek olmak;Batıyı yaşayış ve şekil olarak değil,ilim ve teknoloji olarak model almaktır.''Yoksa istediğiniz kadar batılı adetlerle,kılık kıyafetle yaşayın,teknoloji ve bilim alanında gelişmezseniz taklitten ve uydu olmaktan öte geçemezsiniz.Şaşkın bir batı hayranı olarak,saygınlığınızı ve kimliğinizi yitirmiş bir şekilde ortalıkta dolanır durursunuz.
Akifin çok güzel bir hayat dusturu daha var;''Eski eski olduğu için atılmaz,kötü olduğu için atılmalıdır.Yenide yeni olduğu için alınmaz.İyi ve faydalı olduğu için alınmalıdır.''
Ancak yazarımız buna rağmen devletinin aldığı karara muhalefet etmemek için, fesini ilk çıkaran kanaat önderlerindendir.Ancak ne yazık ki yinede hedef tahtası olmaktan kurtulamıyor.
Sonrası ,Hüzünlü bir yolculuk ve acı,zorluk,hasret dolu Mısır yılları...Akif gibi Halide Edip Adıvar gibi müslümanların ülkeden ayrılmak zorunda kalmasıylada, ortalık softa ve cahil hocalara kalması mukadder...Taki ölümüne altı ay kalaya dek Mısırda kalıyor Akif.
Ölürsem yurdumda gömüleyim diyerek bitkin ve çok zayıflamış bir halde çok sevdiği vatanına geri döner.Mısıra gitmeden,hakkında çok ciddi eleştiriler yazan yazarlar ülkeye dönüşüyle ziyarete giderler.Adeta günah çıkarırcasına yazılar yazarlar gazete ve dergilerinde.Ancak bu gönül insanı,çok kısa bir süre sonra Hakka Yürür .
Hüzünlü hayat yolculuğuda böylece tamamalanır tamamlanmasına ama milletinin sinesinde de giderek artan bir muhabbetle sevgisi kalır...