Clive Cussler ile birlikte bir kaç kez yazmış olması ve romanın konusunun nükleer tehlike olması, beni Ken Follet fiyaskosundan sonra bir deneme daha yapmaya yöneltti. Ama bu kez Ken Follet'e sabrettiğim kadar sabredemedim. Cussler, bir nevi James Bond'un denizlerde yaşayanını yazar (Dirk Pitt, Kurt Austin vb.) Kurgusunda abartı da, bilim kurgu ögeleri de vardır. Ama hepsi de temellendirilmiştir ve daha da önemlisi, Cussler'ın kendisi de denizlerde yaşar. Bu yazar ise, kurguyu aslına gayet sürükleyici kurarken, olayın gerçekliğinden çok kopuyor. Betimleme ve kişilik analizi sıfır. Konu ile yaşananlar karşısında roman kahramanlarının tavırları o kadar farklılaşabiliyor ki, bazen komedi okuduğunuzu sanabiliyorsunuz. Örneğin, aynı kahraman bir otelde katillerden kaçarken asansörün içinde bile titrerken, bir beş on sayfa sonra, bir çiftlik bahçesinde yukarıdan helikopterden üzerine mermi yağarken espri yapabiliyor. Ben yüzelli sayfa sabredebildim ama Metal Fırtına ve Dan Brown okurları ise, hiç kafalarını yormadan okuyabilirler. Bolca takip ve çatışma sahnesi, sıfıra yakın betimleme ve sıkıcı kişilik analizleri ... Yaşasın Metal Fırtına, yaşasın Dan Brwon, yaşasın Du Brul...