Yalnızlığın yumuşak, ipeksi elleri vardır, buna rağmen güçlü parmaklarıyla kalbi kavrar ve canını hüzünle ağrıtır. Yalnızlık, ruhani yücelmenin olduğu kadar, hüznün de yandaşıdır.
…………………………………….
Bugün mutluluktan söz etme;anısı beni mutsuz ediyor.bana huzurdan söz etme;gölgesi beni korkutuyor;ama bak bana ,sana, Cennet’in kalbimin külleri içinde yaktığı mübarek feneri göstereceğim;seni bir annenin yegane çocuğunu sevdiği gibi sevdiğimi biliyorsun.Aşk seni kendimden dahi korumayı öğretti bana.Beni, seninle birlikte uzak diyarlara gitmekten alıkoyan şey,ateşle temizlenmiş o Aşk’tır.Aşk, senin özgürce ve erdemli bir şekilde yaşamana imkan vermek için,içimdeki arzuyu öldürüyor.Sınırlı aşk, sevdiğini sahiplenmek,sınırsız aşk ise sadece kendini ister.Gençliğin saflığı ve uyanışı arasına düşen aşk kendini sahiplenme ile tatmin eder ve sarılmalarla büyür.Ama gök kubbenin kucağında doğan ve gecenin sırlarıyla inen aşk,ebediyet ve ölümsüzlükten başka hiçbir şeyle huzurlu olmaz;ilahi varlık dışında hiçbir şeyin önünde hürmetle eğilmez….
Bu sözlerle bezenmiş hüzünlü bir aşk öyküsünü anlatan kitap 78 sayfa ve Kaknüs yayınlarından çıkmış.
Kitabın sayfaları arasında klasik bir konuya misafir olsanız da, Cibran’ın o değerli kaleminden dökülen inci gibi sözler yüreğinize bir ok gibi saplanıp gözlerinizde damlalara dönüşebilir.
Cibran’ın okuduğum ve naçizane tavsiye ettiğim diğer kitapları; Ermiş, Asi Ruhlar, Fırtınalar…
Halil Cibran’ın kalemini çok beğenen biri olarak beğeninize sunuyorum……