Doğmadı Kutsal Çocuk Hakkındaki Yorumlar

Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Doğmadı Kutsal Çocuk
Bir nevi Gargantua parodisi ama çok ciddi. Modern bir fars olmaya meyilli ama olamaz, mizahı trajediye doğru ilerleyen anlatıyı beslemekten başka bir işlev taşımıyor, durumun absürtlüğünü uç noktalara götürmüyor örneğin, iyi. Mitolojik. Kelt kardeşlerin inançlarına göre bebekler doğmadan önce tanrıyı görüp her şeyi öğrenirler, doğar doğmaz unuturlarmış mesela, tabula rasa mantığı. Descartes bunun tersini söylüyor, Locke başka bir şey söylüyor, felsefe böyle böyle ilerliyor. Bruckner iyi bir yazar ve filozof, metinleri Ayrıntı'dan çıkıyor, okuduğum kadarıyla logos-eros ikilisine dair sıkı düşünceleri var, bir de böyle romanları var işte, olabildiğince felsefi, komik, dikkat çekici. Ailenin hiyerarşik yapısından toplumsal harala gürelelere kadar pek çok konuya eğiliyor Bruckner, bunu anasının karnından çıkmak istemeyen ikizler üzerinden yapıyor. Baştan alıyorum, Madeleine Barthelemy sekizinci yaş gününde korku hastalığına yakalanıyor. Dümdüz bir hayat yaşamasını istiyor ailesi, işten eve, evden işe, heyecansız. Tesadüflerden korkuyor Mad, kendisine çizilen yolun dışına çıkmıyor. Okulda hor görülüyor, evde bir hayalet gibi yaşıyor, belki de bütün bunlardan kurtulmak için Oswald Kremer'la evleniveriyor, ansızın. Üniversiteyi bırakıyor, en azından kendi yarattığı bir aynılıkta yaşamaya başlıyor. "Henüz olgunlaşmadan çocukluğunu özler olmuştu." (s. 12) Bu cümle çok üzdü beni, geçti sonra. Neyse, Mad evini tertemiz tutuyor, yemek yapıyor, her iş geliyor elinden. "Karılık vazifesi" denen seks dışında her şey tamam, iş sevişmeye gelince kusası geliyor. Elini tuttursa tecavüze uğramış gibi hissediyor, çocuk doğurması gerekeceğini düşününce ölesi geliyor. Annelik, "Giriniz, her şey size ait, beni yağmalayın!" demekle bir. Kabullenme aşamasında çocuklarının çok akıllı olmaları gerektiğine dair bir saplantı geliştiriyor, en azından Nobel ödüllü birinden çocuk yapmalı ama mümkün değil bu, o zaman çocuklarını eğitecek, dünyanın en zeki insanları haline getirecek. Boş levhalar formüllerle, teorilerle dolacak, dünyanın ekseni kayacak, başka gezegenlere inilecek, çocukları çok iş bekliyor. Mad, doktoru Fontana'ya niyetlerini açıklayınca adam projeyi saçma buluyor, bir fetüsü dâhi yapacak nasıl bir yol izlenebilir ki? Beynin gelişmesi, algılayıcıların evrimlerini tamamlamaları gerek, bir sürü şey. Şunu da söylemek lazım, bilimsel açıdan yaklaşırsak çoğu olayın imkansız olduğunu görürüz ama anlatının niteliği böyle bir yaklaşımı lüzumsuz kılıyor, çıkmaz yollara girmeden okumayı sürdürüp keyif almaya bakmalıyız. Neyse, solunum borusundan içeri tarih, coğrafya, felsefe bilgileri atılıyor, bir huni yardımıyla iletişim kuruluyor ve ikizlerin dil bilgisi yetenekleri de geliştiriliyor. Bruckner hoş bir espri yaparak çocukların adını Louis ile Céline koymuş, güzel. Eğitim sürerken Oswald ortalarda yok, anneyi dölleyerek üzerine düşeni yerine getirdikten sonra ortadan kayboluyor bir süre, tamamen çocuklara odaklanıyoruz. Öğrenim süreci, doğum zamanı yaklaştıkça tehlikeye giriyor, bu yüzden mini bilgisayarlar ürettiriyorlar ve çocuklara gönderiyorlar. Fontana endişeleniyor, çocukları bir sabah ölü halde bulmaktan korkuyor ama çocuklar hiç durmadan çalışıyorlar, ölmeye pek niyetli değiller. Fontana Bebekleri yavaş yavaş meşhur olmaya başlıyor bir yandan, Fontana pek çok kadına aynı yöntemi uygulamalarını salık veriyor. Tek çocuk için işler kolay ama ikizlerin kendi aralarında sıkıntılar doğuyor ister istemez. Cinsiyet farklılıkları konusu daha açılmadan kapanıyor, bilinç düzeyleri çok gelişkin olduğu için böyle meselelere hemen hiç takılmıyorlar, üstünlük kurma olayı bilgi seviyesi üzerinden gerçekleşiyor. Céline tartışmasız bir biçimde lider, kardeşinden daha ileri bir seviyede, bu yüzden Louis'de bir parça kıskançlık doğuyor ama bunu da atlatıyor hemen.
"Doğmak Ya Da Doğmamak", artık sona yaklaşıyoruz. Sekizinci aya girildiğinde çocuklara güncel bilgiler veriliyor, dehşete düşüyorlar. Yalıtılmış ve güvenli bir ortamda, bilgiyle dolu günlerin ışığında dünyanın cennet gibi bir yer olduğunu umuyorlar ama gazetelerdeki haberlere bakınca hayal kırıklığına uğruyorlar. İnsanlar aptal, birbirlerine kötülük yapmaktan başka bir şey bilmiyorlar. Bu şartlar altında Louis doğmak istemiyor, vahşi bir dünyayla baş etmeye çalışmaktansa içeride kalıp daha çok çalışmak istiyor. Mad'in -Louis'ye göre "çaçaron kadın"ın- itirazlarını dinlemiyor, Céline'in çıkışını izliyor. Sonuç: "Birden, bir ışık huzmesi girdiği anda, belleğinde bir boşluk oldu. Gödel teoremini anımsayamıyordu. Bu kadar çabuk unutamazdı, sahneye çıkışını berbat edemezdi! Dur bakalım, kafasını bir toparlayabilsin... şeyin birinci teorisi kimindi yahu? Neyin birincisi?" (s. 44) Doğum odasında gazeteciler, bilim insanları, otuz iki kısım tekmili birden bekliyor, mucizevi bir olayın şahitleri olmak istiyorlar ama doğan bebekten "ınga" dışında bir ses çıkmıyor, Fontana sorularını giderek basitleştiriyor, cevap gelmiyor, Fontana dalga konusu oluyor, ta ki Louis içeriden herkese defolup gitmelerini söyleyene kadar. Dalavere döndüğünü düşünen adamlar gidiyorlar, Louis içeride kalıyor, Céline hikâyeden çıkıyor, tamamen Louis'ye odaklanıyoruz bu noktadan sonra. Biyolojik olarak içeride kalmasının mümkün olmadığını söyleyenlere bütün yasaları yıktığını, yeni bir yaşam biçiminin mümkün olduğunu söylüyor, yaşamını sürdürmek için gerekenleri annesinin temin etmesiyle bütün problemler ortadan kalkıyor. Kadının göbeğinde açtığı minicik bir delikten dünyayı görüyor, içeriyi rahat bir hale getiriyor, bu sırada Mad kilo ala ala dev anasına dönüşüyor tabii, yaşamı tamamen çocuğunun kontrolü altında. Bazı konularda Louis'ye karşı çıkıyor ama Louis kadının organlarını ısırınca boyun eğmek zorunda kalıyor, hatta Oswald'ın seks yapmasını bile engelliyor, kement benzeri bir sicimle. Adamın penisini yakalayıp buruyor, babasının annesinden uzak duracağını garanti altına aldıktan sonra aileden pek kimse kalmıyor geriye, böylece Nobel ödüllerini toplamasını sağlayacak çalışmalara imza atabiliyor. Bütün dünya bu çocuğu konuşmaya başlıyor, herkes bu çocuk gibi bir çocuk isteyince, daha da önemlisi modern zamanların anlamsızlık hastalığından mustarip olunca Louis bir kurtarıcı, mesih olarak görülüyor. Yaşamak için birazcık şekerli sudan başka bir şeye ihtiyacı olmayan, Tanrı'yla bile münakaşaya giren, biçimsiz, deforme bir varlık. Tanrı'ya karşı çıkıp özgür iradesini dayattığı kısım ilginçti, Tanrı öz oğlunun kabul ettiğini böyle bir ucubenin reddetmesini kabullenemiyor, cezayı ilginç bir şekilde kesiyor.

Logos iyi, şeyleri belirli bir düzene koyuyor, dünyayı anlamlı kılıyor ama tek başına yeterli değil. Lucia'nın ortaya çıkmasıyla Louis'nin dengesi bozuluyor, o güne kadar pek hissetmediği duygularını tanımaya başlıyor ve bu konuda pek az tecrübesi olduğu için afallıyor, kızın göğüslerine ve kalçalarına takılarak o güne kadar öğrendiği her şeyi çöpe atıyor, Lucia karşısında işe yarayan bir şey yok çünkü. Pembe dizi izlemeye başlıyor, sıradan insanların yaşadıkları gündelik problemlere odaklanıyor, eskiden nefret ettiği ne varsa öğrenmeye çalışıyor kısacası. Eros alt edilebilir, başlarda böyle düşünüyor ama Lucia'nın taktikleri sağlam, istediği kadar para sızdırıyor, kötü davranıyor, gudubet olarak gördüğü varlığı ayaklarının altında çiğniyor resmen. Louis kendisini değersiz hisseder hissetmez annesinde de aynı duygu beliriyor ve kadın yaşamını değiştirmek için Fontana'dan yardım istiyor. Beş yılın sonunda Louis'nin dayanacak gücü kalmıyor, giderek küçülüyor ve Fontana'nın ışın silahıyla ortadan kaldırılıyor. Son bölüme kadar böyle olduğunu sanıyoruz, oysa minicik bir parça kalıyor geriye, zayıflayıp şahane bir kadına dönüşen, çocukluğunun zincirlerini kırıp cinselliğini özgürce yaşayan Mad'in kalbine doğru ilerlemeye başlıyor. Gerisini bilemiyoruz, muhtemelen Mad'in değişimine şahit olurduk, Louis'nin annesinin bedenine el koyması başka anlatılara yol açabilecek bir kapı aralıyor.

Konusu ilginç , iyi bir roman. Denk gelen okusun.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Aktifokur
03.05.2018
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Fikir muazzam fakat ya yazardan ya da çevirmenden kaynaklı bir sıkıntı var. Okuyucuya aktarılma şekli daha iyi olabilirdi
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Esra Ergün
08.10.2016
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Ismi nedeniyle aldığım ama Pascal Brückner'i tanımama sebep olan kitap. Birkaç kere okudum ve her seferinde ayrı keyif aldım.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (1)
Bu Yorumu Yanıtla
Cagatay Gurses
17.12.2015
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Baskı kalitesi gerçekten çok kötü. Konu itibari ile ilgimi çekti, kitap elime ulaşır ulaşmaz okuyup bitirdim. Fakat beklentimi karşılamadı, yada benim beklentim yüksekti, bilmiyorum... Anlatım bana çok basit, niteliksiz geldi. Vakti kıymetli olanlara önermiyorum yada alın kendiniz karar verin.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
sumeyyerygt 31.05.2012
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
bu kitabı almadan yorumları okudum.bir tanesi her sayfayı çevirince yaprakları kopuyordu .olsun dedim aldım.1.sayfayı okudum çeviriyorum sayfa koptu .bir gülümseme ..:)
bu kitap baskı kalitesi düşük olabilir.ama okurken merakımı uyandıran .çok enteresan vede çok güzel okuduğum en konusu ilginç olan ve sürükleyen kitaplar arasına ekliyorum.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (4)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
hayatacayip 07.10.2010
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Öncelikle baskı kalitesi kötü bir kitap, elime ilk alıp açmamla sayfalarının ayrılıp kopmaya başlaması bir oldu. Aslında kitabın yeni baskısı yok sanırım eski baskı olduğu için cildi dura dura fonksiyonunu kaybetmiş olmalı.
Baskı haricinde ilgi çekici bir kitap, fakat herkes aynı tadı alamayabilir, belki de bazıları için sıkıcı da gelebilir. Yine de alın bir okuyun, fiyatına oranla güzel bir kitap.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (26)
Hayır (1)
Bu Yorumu Yanıtla
myangie 14.09.2006
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Ütopik bir roman. anne karnındaki çocuğu eğitmekle başlayan sonu bir felakete dönüşen bir hikaye. doğmak istemeyen bir ceninin ana rahminden dünyaya hükmetmesini okuyacaksınız. ilginç bir kitap. dili gayet akıcı olduğu için sıkılmadan okunuyor.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (3)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
zeday
28.11.2017
Metafiziksel kurgu ile felsefik derinliklerin kaba bedensel gerçeklerle harmanlandığı güzel ve eğlenceli bir kurgu.Dünyaya daha hazır bir bebek getirmek isteyen bir annenin, 9 aylık süreyi boşa geçirmek istememesinden yola çıkarak karnındaki ikiz bebekleri bilgi istilası altına almasıyla hikaye başlıyor. Bu iş için bir doktoru da ikna edip, olmadık "kurgusal" yöntemlerle bebeklerin artık açlığı haline gelen ihtiyacı karşılamaya çalışıyorlar.
Bebeklerin dışarısı ile bağlantıları, kendi iç çatışmaları ve diğer insanların olaya yaklaşımları pek alışılmadık bir bakış açısıyla sunuluyor.Eski ve pek göz önünde olmayan bir eser olması değerinden hiçbir şey kaybettirmemiş. Kütüphanemde kıymetli bir yer edindi.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
mimarjimm 02.03.2007
Son zamanlarda rastladığım en ilginç kurgulardan biriydi. Çok keyifli ve akıcı. Gerçekten de ıskalanmaması gereken bir kitap. Felsefe ve roman ikilisini bir arada sevenlere kesinlikle tavsiye ederim. Arka kapak yazısı da gereken ipucunu veriyor.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
aysan 08.12.2003
düşünsenize daha annenizin karnında cilt cilt ansiklopedi deviriyorsunuz.matematik fizik kimya felsefe..vs.okuyorsunuz.ve doğmama hakkınızı kullanıyorsunuz.çünkü daha doğmadan nelerle karşılaşacağınızı öğreniyorsunuz.bize bu hakkı vermediler.hayal dünyanız sınır tanımıyorsa ve bilim kurgudan hoşlanıyorsanız bu kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ederim
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla