Neresinden başlayayım bilmiyorum. Kapağına aldandım. İsmine aldandım. Yukarıdaki tanıtıcı yazısına aldandım. Yazık oldu. Hep söylenir ya insanımız kitap okumuyor diye. İste bu yüzden okumuyor. Hiç güldürü kitabı okumamış olsam demek ki komik kitap böyle oluyor der razı olurdum ama değil. Kitabı okurken yüzümde tebessüm bile olusmadi. Hatta sayfalar arasinda kendi kendini öven bölümler yok mu? sinir katsayılarımı artırmaktan ve kitaptan nefret ettirmekten başka işe yaramadı. Kitapta günlük hayatta hepimizin yaşadığı olaylar, tv de gördüklerimiz etrafımızda olup bitenler bayat, banal bir biçimde ele alınmış. Günlük hayatta hepimizin yaşadığı ama sadece kendimizin yaşadığını düşündüğü (hani umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımları vardır ya) ince ayrıntıları söylemiyor bize. Herkesin bildiği fark ettiği artık hakkında yorum bile yapmadığı ayrıntıları heyecansız bir biçimde söylüyor ve hep "geniş zaman" kullanarak anlatılıyor bu olaylar, sanki genel geçer kurallarmış gibi. Sanki o olaylar hep o şekilde olmak zorundaymış gibi.. Sanki hayata dair herşeyi bu kitap biliyor da bize de dikte ettiriyor gibi.. Madem böyle bir konu ele alınacaktı neden "sevgili günlük" der gibi başından geçenleri geçmiş zaman fiili içinde anlatmıyor ki diye de düşünmeden edemiyorum. Hiç olmazsa bu onun görüşü der geçerdim. Ama geniş zaman kullanılmamış mı bir o kadar antipati duydum. Bir de ele alınan konular. Örneğin enflasyon olgusu. Zam zam diye ele alınıp durmuş. Bundan 10 15 yıl olsa giderdi ama artık geçiniz bunları. Bırakınız lümpen edebiyatını. biraz daha emek sarfediniz. Okuyucuyu aşağılamayınız. İnsanlar kitap okumak için para harcıyor. Zaman harcıyor. Karşılığında televizyon kanalları arasında gezinirkenki kadar bile bir kazanımı olmazsa insanlar neden kitap okusunlar?. Bu kitap okuyucuya ne kazandırıyor?. Benim bu kitaptan almam gereken hisse neydi? Kocaman bir hiç...Kitabı inatla bitirdim. Sinirlerim tepeme çıktı. Bu yorumu yazmak zorunda kaldım. Kitabı da belediyenin kağıt geridönüşüm kutusuna teslim edeceğim.