Yaşam ve Yazgı (3 Kitap Kutulu) Hakkındaki Yorumlar

RUS EDEBİYATININ SAKLI KALMIŞ BİR YAZAR VE ESERİ. ÇOK GÜZEL BİR KİTAP İDİ. RUS EDEBİYATINA,2. DÜNYA SAVAŞINA İLGİ DUYANLARIN MUTLAKA OKUMASI GEREKN BİR ESER

MERAK ETTİĞİM BİR YAZARDI HATTA ONUN BU KİTABI İÇİN KENDİ DÖNEMİNİN SAVAŞ VE BARIŞI BENZETMESİ YAPILMASI DİKKATİMİ CELBETTİ BİTMEDEN ALDIĞIM İÇİN ŞANSLIYIM.

Rus edebiyatının en muhteşem eserlerinden biri. Mutlaka okunmalı.

"gökdelenler ne kadar büyük, toplar ne kadar güçlü, devletin egemenliği kadar sınırsız ve imparatorluklar ne kadar kuvvetli olurlarsa olsun bunların hepsi dağılıp ortadan kaybolacak duman ve sistir. sadece gerçek güç kalır, gelişir ve yaşar. gerçek güç tek bir şeyde, özgürlükte bulunur. yaşamak insanın özgür olması demektir. gerçeklerin hepsi akla uygun değildir. insanca olmayan her şey anlamsız ve yararsızdır.

Kitabın yazımı tamamlandıktan sonra,1960 yılında basılmak istense de, KGB tarafından aslı ve diğer kopyaları imha edilmiş. Fakat yazarın,sadece kendisinin bildiği iki arkadaşına birbirinden habersiz olarak saklamak için verdiği iki adet kopya ancak 1980 yılında yurt dışına çıkarılabilmiş ve ilk olarak İsviçre de basılması sağlanmıştır. Yani bu muhteşem kitap yazıldıktan ancak 20 yıl sonra, başka bir deyişle de, yazarının 1964 yılında sefalet ve baskı altında ölümünden tam 16 yıl sonra okuyucuya ulaşabilmiştir. Yazar gerçek hayatında, annesini, eşinin istememesi sonucunda Ukrayna'dan Moskova'ya getirememiş. İşgale uğrayan Ukrayna topraklarında kalan annesi Almanlar tarafından katledilmiştir. Grossman ömrünün sonuna kadar bu sebeple büyük acı çekmiş, bu durumu kitabının bir çok sayfasına yansıtarak dile getirmiş, zaten Yaşam ve Yazgı'yıda annesine adamıştır.

Talstoy ile karşılaştırıldığı için eseri çok ciddiye almıştım. Yüksek beklenti olunca pek memnun etmedi. Fakat güzel bir kitap ve yazarın hayatından da büyük parçalar taşıyor, özellikle annesinin kamptan yolladığı mektup.

Kitabın yazımı tamamlandıktan sonra,1960 yılında basılmak istense de, KGB tarafından aslı ve diğer kopyaları imha edilmiş. Fakat yazarın,sadece kendisinin bildiği iki arkadaşına birbirinden habersiz olarak saklamak için verdiği iki adet kopya ancak 1980 yılında yurt dışına çıkarılabilmiş ve ilk olarak İsviçre de basılması sağlanmıştır. Yani bu muhteşem kitap yazıldıktan ancak 20 yıl sonra, başka bir deyişle de, yazarının 1964 yılında sefalet ve baskı altında ölümünden tam 16 yıl sonra okuyucuya ulaşabilmiştir.

Yazar gerçek hayatında, annesini, eşinin istememesi sonucunda Ukrayna'dan Moskova'ya getirememiş. İşgale uğrayan Ukrayna topraklarında kalan annesi Almanlar tarafından katledilmiştir. Grossman ömrünün sonuna kadar bu sebeple büyük acı çekmiş, bu durumu kitabının bir çok sayfasına yansıtarak dile getirmiş, zaten Yaşam ve Yazgı'yıda annesine adamıştır.

Henüz üçüncü kitaptayım. Sarsıcı bir roman. Daha çok tarihi bir belge gibi. Okudukça Daha çok araştırma, daha çok derine inme hissiyatı oluşuyor bende. Rusya ve Stalin dönemine ait önemli bilgiler mevcut kiyapta. Sosyalizm ve Nasyona Sosyalizm arasında fark var mı sorusuna cevap bulacağınız muhteşem bir eser. Tavsiye ediyorum.

Grossman bu eseri Rusya da ki tarihsel süreci kavramak açısından önem taşıyor

muhteşem bir ikinci dünya savaşı üçlemesi

Stalinist Rusya’nın panoraması, tek kelimeyle destan. okunmadan olmazlardan. bir şaheser okumak isteyenlere..

Şu kitabı yaklaşık üç dört defa elime alıp okumaya çalıştım ancak bir durum muvaffak olamadım benim gibi olan acaba Başkaları da var mıdır

Grossman’ın bildiğim kadarıyla tek eseri. Sovyet Rusya’nın önemi sonradan anlaşılmış olan bu yazarı bir başyapıt ortaya çıkarmış. Yaşam ve Yazgı.Mutlaka kütüphanenizde bulunmalı...

Bazı metinleri anlamak belirli bir birikim gerektirir. Özellikle bu metin belgesel roman niteliği taşıyorsa bu altyapı daha önemlidir. Dönem romanı niteliği taşıyan bu eseri anlamak için de Stalin'in hayatını, dönemin siyasi-sosyal-ekonomik yapısını, insanlara hakim olan zihni yapıyı ve psikolojiyi bilmek gerekiyor. Tabi bu saydıklarım tüm dönem romanları için geçerli. Bu tür eserleri romandır, kurmacadır, her türlü anlarım, diyerek okumamak gerekir. Yazarın eserlerini anlamak Stalin'i ve dönemini bilmeyi gerektiriyor. O yüzden Simon Sebag Montefiore'nin Stalin biyografisini okumanızı öneririm. Mükemmel bir biyografi. Grossman'ı bu eseri ve Her Şey Geçip Gider adlı eseri yazdığı için tebrik etmek gerekir. Kendisi Stalin gibi bir insan kasabına en güzel cevabı bu şekilde vermiştir.

bu eseri anlayarak okumak oldukça zor. ilk olarak isimleri birbirine karıştırmadan hatırlayabilen kuvvetli bir hafızanızın olması gerekiyor. romanda yaklaşık 80 e yakın karakter var. rus edebiyatında aşina olduğumuz kadarıyla karakterlere bazen isimleri ile bazen kısaltmaları ile yer verilmesinden dolayı kimin kim olduğunu karıştırmamak imkansız. tavsiyem 3. cildin arkasında yer alan isim listesinin fotokopisini çekmeniz ve eser bitene kadar yanınızdan ayırma manız. açıkçası eser etkileyici bir kurguya sahip olmamakla birlikte kavrayıcı bir üsluptan da yoksun.

Stalin dönemi Rusyasına içerden eleştirel bir yaklaşım sergilenmiş.O dönemi anlamak için mükemmel bir eser.Romanda Aileler üzerinden o dönemin insanlarının yaşadıkları gözler önüne seriliyor.

Kütüphaneden edinerek şu an okuyor olduğum seri. Çok fazla isim olması nedeniyle anlamakta güçlük yaşatabiliyor ve bu nedenle çok hızlı okunmuyor. Ancak hem faşizm hem sosyalizm eleştirisi inanılmaz. Severek okuyorum, umarım yakın zamanda yeniden basımı yapılır.

Güzel bir eser. Savaş ve Barış gibi usta bir kurgu ve çatı beklemeyin.

Bir şaheser. Savaş ve Barışın varisi. İyi okur değilseniz, uzunluğu problemse sizin için eseri yarıda bırakıp hakkında yapacağınız olumsuz yorum bu destan sayılabilecek esere haksızlık olur.

Sosyalizm ve Sovyetlere özellikle de savaşa yakından bakmak isteyenlere tavsiye ederim. Zorlayıcı bir eser olduğunu yan okumalar gerektirdiğini de söylemek isterim. 2.Dünya Savaşı'na farklı bir cepheden bakmak ve SSCB'nin yönetim mantığını anlamak isteyenlere tavsiye ederim. İyi bir roman okumak isteyenler de eseri unutmasınlar.

Muhtemelen 1929 yılında Nazilerin Almanya'da iktidarı almasıyla insanoğlunun aldığı nefesin bedelide daha ağır olmaya başlamıştır. Almanyada faşizm tarihin üzerine kabus gibi çökerken dönemin tüm ülkelerine totaliterizmde aynı ölçüde yada daha az dozda girmeye başlamıştır. Bu baskı dalgasının en sert hissedildiği ülkelerden biride Sovyetlerdir. Bir yandan kulaklar üzerine yapılan amansız baskılar, bir yandan tek adam önderliğine giden ve politbüroda görev almış bir çok devrimcinin partiden tasfiyesi veya idamıyla sonuçlanan 1937 duruşmaları, biryandan dünyayı kasıp kavuran faşizm tehlikesine karşı Stalin yönetiminin tek ülkede sosyalizm anlayışıyla Sovyetleri hızla militarize etmesi. Yaşam ve yazgı 2. Dünya Savaşı'na bu koşullarda giden Sovyetlerde yaşayan bir aydının ailesiyle birlikte yaşadığı trajediyi anlatmaktadır. Batısında Nazilerin toplama kampı, doğusunda Stalin'in parti diktatörlüğü. Bu iki rejim arasında insan kalmaya çalışan bir Sovyet aydını. Kitabı konu olarak orjinal ve aydınlatıcı bulmakla birlikte kurgu olarak böyle görmüyorum. Çevirimi kötüydü bilmiyorum ama hem isimler hemde sürekli olarak bir oradan bir oraya geçmeler (ki kitap 1200 sayfa) bir müddet sonra kitabın akıcılığında sıkıntı yaratıyor. Ama sadece kitabın basım hikayesi bile alınıp, okunup kütüphanede baş köşede tutulması için geçerli bir neden.

Okuyamadığım ve yarıda bıraktığım nadir kitaplardan. Yani bir başka milletin tarihini bu kadar ayrıntılı okuyup kafa patlatacağıma Nutuk'u yeniden okurum daha iyi. Kendi milleti açısından çok başırışı bir kitap ama başka bir ırkın okuması için çok fazla ayrıntılı olmuş, yani bir ödev, ne bileyim tez filan gibi özellikle okunacak ise okunabilir ama diğet türlü gereksiz bir kitap bence.

Kitap Savaş ve Barış tarzında yazılmış bir roman yazarın bizzat savaşın içinde muhabirlik yapması kitabı daha anlamlı hale getirmş güzel bir kitap.Savaş ve cephenin gerisini güzel anlatmış