Bu eser Kınalızâde’nin ahlâk felsefesini ortaya koymakta, onun engin kültürel mirası nasıl yansıttığını göstermekte, İbn Miskeveyh’in Tehzîbü’l-ahlâk, Nasîrüddîn-i Tûsî’nin Ahlâk-ı Nâsırî, Celâleddîn Devvânî’nin Ahlâk-ı Celâlî ve Muhyi-î Gülşenî’nin Ahlâk-ı Kirâm adlı eseriyle karşılaştırmalar yaparak İslam dünyasında genel olarak hikmet-felsefe özelde amelî hikmet-pratik felsefe konularının muhtevasındaki gelişimi ve değişimi, felsefe-din ilişkisini gözler önüne sermektedir. Felsefe ve dinin nasıl iç içe geçtiği, felsefi kavramların nasıl dinî muhteva kazandığı, günlük hayata ve topluma nasıl yansıdığı ve yansıtıldığı, teorik bilginin pratik hayata nasıl mal edildiği rahatça görülmektedir. Bu açıdan kültür hayatımız ve felsefe tarihimiz açısından oldukça önemli bir çalışmadır. Okunmaması gereken bunca popüler kitaplar arasında okunmaya değer bir kitap...