Sabahattin Ali gibi Türk Edebiyatına hem yaşadığı 1930 ve 1940 lı yıllarda yön vermiş hem de hala günümüzde ışık tutabilen bir büyük yazarın ıstırap dolu hapishane günlerini tüm içtenliğiyle anlattığı ,karşılıksız bir aşkla tutulduğu Ayşe Hanım'a gönderdiği mektuplar...Bu mektuplar her cümlesinde özgürlüğü elinden alınmış bir insanın aşkını içten içe hissettirse de sadece sevdadan ibaret değiller.Çok ünlenen "Aldırma Gönül" isimli şiiri yazarkenki ruh haline,mahpusluğu konu edinen birkaç öyküsünün-özellikle "Bir Şaka" isimli öyküsü-yazılış evrelerine daha doğrusu başından geçen ve bir mektubunda Ayşe Hanım'a tüm ayrıntılarıyla anlatttığı bir olayı nasıl öyküleştirdiğine tanık olabilirsiniz okurken.Bunun dışında 1930 lı yılların yoksul Türkiye'sinin devrimleri gerçekleştirmiş olsa bile demokrasi konusunda nasıl tökezledini,yapılan yeniliklerin köylüyü refaha ulaştırmak yönünde yetersiz kaldığını S.ALİ'nin ustalıkla çizdiği hapishane portrelerinde görebilirsiniz.Elbette eşsiz bir gözlem kabiliyeti ve müthiş bir zekanın rehberliğinde...Okurken bir taraftan gerçek bir ustanın kötü geçen çocukluk yıllarında annesiyle olan sevgisiz ilişkisine,tevkif edilirken duyduğu utanç duygusuna uzanırken diğer taraftan da ölesiye bir özlemle beklediği dış dünyaya ait duygular hem içinizi acıtıyor hem de dudaklarınızın kenarında ufak tebessüm şeklinde kendini gösteriyor.Ve tesadüfün böylesi....kitabın önsözünü 1993'te faili meçhul bir cinayete kurban giden-tıpkı 2 Nisan 1948'de Bulgaristan sınırında hala tam olarak aydınlatılamamış bir cinayete kurban giden SABAHATTİN ALİ gibi -gazeteci-yazar UĞUR MUMCU yazmış öldürülmeden 3 yıl önce.