Yırtıcı Kuş 17-18. yüzyılın Afrika’sında yaşamış Courteney ailesinin maceralarını anlatan ilk kitap. Sir Francis Courteney demir gibi iradesi, sivri dili, yumrukları ve kılıcıyla hedef seçtiği insanların ödünü patlatırdı. Afrika onlar için ne anlam taşıyordu? Altın, fildişi, köleler ve başka hazinelerin bulunduğu kara kıta. Bütün bunlar bu hazineleri arayacak ve belki de bu çabası sırasında ölecek kadar cesur bir insanı bekliyordu. Sir Francis’in gemilerinin herhangi birinde uzun süre aylak aylak oturmasına izin verilmediğini, çok katı disiplin hüküm sürdüğünü kitap boyunca hissediyorsunuz. Yazarın varmaya çalıştığı sonuçlardan bazılarını şöyle sıralayabilirim: altın ve gümüşün dürüst bir adamı bile baştan çıkarabileceğini, kimseye güvenmezseniz o zaman kimse sizi aldatamaz. Hiçbir insan ölümsüz değildir. Hepimizin Tanrı’ya bir ölüm borcu olduğunu… Aboli, Hal Courteney’ye şu şekilde bir öğütte bulunuyor: “Bir erkeğin ihtirası uzun ve kuru otların tutuşması gibidir. Sıcak ve şiddetlidir ama çabuk söner” diyor… Romanın kalın oluşu kimseyi korkutmasın. Sayfalar o denli hızlı geride kalıyor ki, nasıl bittiğini fark edemiyorsunuz bile… Kitap bittiğinde bir an önce devamını öğrenmek istiyorsunuz… Çok iyi bir yazar ve Courteney serüvenine mükemmel bir başlangıç…