Daha Ne Olsun
Öğrenciler Vonnegut'ı seviyorlar. Başka türlü düşünmeyi gösterdiği için? Belki. Savaş karşıtı olduğu için, bu kesin. Birçok sebebi var, bana yeten kısım erdeme ait olan. Ateist Vonnegut, İsa'yı dünyanın en kral, en harbi adamı olarak görüyor. On Emir'e karşı İsa'nın merhameti. Yukarılarda birinin kafası karışmış olabilir ama adamın biri çıkıyor ve diğer insanlar için tahtaya geriliyor. Korkuyor, yalnız kaldığı için hayal kırıklığına uğruyor ama herkesi kurtarıyor. Yüce gönüllülük. Herkese lazım olduğunu söylüyor Vonnegut, aynı fikri meşrepten olan Remarque'ın söylediği de bu. İyi bir insan olmak, olabildiğince az sayıda kalp kırmak, ne bileyim, bunun gibi şeyler. Ucundan Orhan Gencebay'a iliştiriyorum, o da insan gibi sevmekten, onurdan ve fedakarlıktan bahseder ya. Neyse, bu mezuniyet konuşmalarında iyi bir adam olmanın yanında pek çok şeyden de bahsediyor Vonnegut, bakıyorum.
Birkaç konu birden fazla konuşmada tekrar ediliyor, yer yer bahsederim. Sıradan gideyim. Dostu Dan Wakefield'ın yazdığı önsözde bu uçarı adama dair çok şey buluruz. Konuşmalarının özetidir aslında. Vonnegut'ın külte dönüşmesi olayı mesela; adam ne gençliğin sözcüsü ne de karşı-kültür kahramanı olmak istiyordu ama oldu, canı sıkıldı. "Karşı-karşı-kültür" figürü olduğunu söyler Wakefield, tamamen özgün bir adam, kalıplara sığmayacak kadar kıpırtılı. Tamamen orijinaldir, orijinalliğini sıkıntısından alır. Blues severdi çünkü köleleri anlayabiliyordu, sıkıntıları ortadan kaldıramasa da odanın köşelerine süpüren bu türü pek severdi. Uyuşturucu kullanmazdı, Jerry Garcia'yla takılmış ve hiçbir şey olmamış mesela, çok ilginç. Bu da sıkıntı gidermiyor. Hayattan daha fazla hoşlanmak için sanatçılara ihtiyaç olduğunu söylüyor, kendi sanatını da bu bağlamda değerlendirebiliriz. Vonnegut okumak sağaltıcıdır, aksini söyleyen bu işten zerre anlamıyordur. Sağaltır; ruhu hafifletip mutluluğa meylettirir. Bir de yazar adaylarına noktalı virgül kullanmamalarını öğütler Vonnegut, uyacağım. Bir süreliğine.
Vonnegut'ın konuşmaları da yazımı gibi, aynı. Oraya pek girmeden konulara değineceğim.
Erginlik ayini. Savaşa gitmeye, çocuk doğurmaya gerek yok. Eğitim yeterli. Laf arasında Arthur C. Clarke'ın Çocukluğun Sonu nam romanından bahseder. Sıkı romandır gerçekten, hayretle okumuştum. Neyse, orada ışık benzeri bir şeye dönüşüp dünyayı terk eden, atalarından akıl almaz biçimde farklılaşan insanoğlundan bahsedilir. Vonnegut böyle bir değişimi yeni mezunların hayat karşısındaki heyecanıyla eşleştiriyor. Ekliyor bir de; bu en iyi bilimkurgu metinlerinden biriymiş, geri kalanlarını kendisi yazmış. Komik adam Vonnegut. İroni yapmıyorum.
Umarım bir tek bana komik gelmiyordur, kötü hissediyorum ama deli gibi gülüyorum şunlara.
Sosyalizm, faşizm, eve dönmek, evden uzaklaşmak, adalet, iyilik, neler neler... Deli keyifli konuşmalar bunlar. Vonnegut çok ilginç, çok büyük bir adam.