Kaos'un Kutsal Kitabı
Düzen'e duyulan tiksinti, ailenin yok edilmesi gerekliliği, sefillerin çocuk yaparak sefaleti içinden çıkılmaz bir hale getirme rezilliği, Tarih'in reddedilmesi, şehirlerin cehenneme benzerliği ve ölüm; mutlak, kaçınılmaz, gerekli son.
Caraco'yu Türkçeye kazandıran Işık Ergüden, Caraco için hiçbir umuda, hiçbir pozitifliğe yer vermediğini söyler ama Caraco uygarlıktan vazgeçeli çok olmuştur, çürümenin sebeplerini açıklarken tarihi, bilimi, her şeyi yıkıp geçer ve umudun başladığı yere götürür okuru: Bildiğimiz dünyanın sonuna. Başa dönmek ister; anaerkil toplum kurallarının hüküm sürdüğü, ataerkil öfkenin bastırılmış olduğu bir dünya. Az nüfus, modernizmin sahte umutlarının kandıramadığı zihinler, her şeye yeniden başlama enerjisi başlı başına bir umuttur. Günümüzün insanının hayal edemeyeceği şeyler bunlar. Aile, toplum, kapitalizm ve onca şey, insanı zincirlere vurmuştur. "Yirminci yüzyılın son peygamberi" bu zincirlerin bir gün kırılacağını, bu olurken Ölüm'ün ayak seslerinin duyulacağını söyler. Büyük bir yok oluşun ardından yeni bir yükseliş. Bu sefer saptırılmamış bir şekilde.
Caraco 1919'da İstanbul'da doğdu, ailesiyle birlikte Avrupa'ya gitti ve II. Dünya Savaşı çıkınca Uruguay'a yerleşti. 1947'de Fransa'ya dönüp 1971'e, intihar edene kadar günde altı saat boyunca yazdı. Ardında 22 ciltlik metin ve aydınlanmanın yerine getirmediği vaatler yüzünden duyduğu derin bir öfke bıraktı. İntihar fikri çok önceden olgunlaşmışsa da ailesini üzmek istemedi; annesinin ölümünün akabinde babasının ölümünü bekledi ve birkaç saat sonra intihar etti. Kokuşmuş bir dünyaya katlanamıyordu, şehirlere katlanamıyordu, sefilliğe katlanamıyordu, dinlere ve topluma katlanamıyordu. Ergüden, "Dünyada en çok sevdiği şeyin, uygarlığın ihanetine uğramış birinin öfkesidir onunki," diyor.
Ölüm olgusuyla başlıyor mevzu, dünya bir cehennem ve ölüm insan için sıradan bir şey, her şeyin anlamı. Cehennemde kendini tanımayı reddeden insan için ölüm doğal bir sonuç olacak. Böyle düşünen insan yüceliğin bir parçası haline gelecek. Ya yok olup gitmek, ya da öldürmek. Üçüncü bir olasılık yok. Ölümle ilgili Oruç Aruoba'nın pek güzel metinleri vardı ama hangi kitaptaydı, hiç hatırlamıyorum. Tabii Caraco ölümü farklı bir şekilde anlamlandırıyor, çözümlüyor.
İçteki cehennem şehirlere de yansıyor, dünyanın koca bir şantiye haline gelmesi an meselesi. Yapılar zevksiz, işlevsiz. İnsanların güdülmesi için değişmez biçimlerde yapılıyor. Gündüz Vassaf'ın Cehenneme Övgü'sünde vardı yapılarla ilgili bir inceleme. Kutularda yaşıyor insanlar, istiflenmiş bir şekilde. Nüfus artışı artık boylamasına yerleşimi zorunlu kılıyor. Yaklaşık 100 yıldır gökdelenler dikiyoruz. Babil Kuleleri yükseliyor her yerde. "Delilik artık elli katlı konutlarımızın altında kuluçkaya yatıyor. Deliliğin kökünü kazıma yönündeki aciliyetimize rağmen, yeni tanrı odur, ona bir tür ibadette bulunsak bile yatıştıramayız onu: Ölümümüzdür o; hiç durmadan her şeyi talep eder." (s. 9) Caraco'ya göre bu dünya, ancak harabelerin ortasında yeniden düşünülecek. Yıkımdan sonra.
Ustalarımız, dinler, iktidar sahipleri en büyük düşmanlar. Yıkılmaları lazım, yeni düzen için feda edilmesi gereken çok şey var. Putları yıkıyoruz olayı. Yeni bir vahye, yeni bir ahlaka ihtiyaç var. İmanın yitik kitle karşısında hiçbir etkisi yok. "Yitik kitle kaosun eseridir, o kaostur ve kaosa geri döner." (s. 19)
The Matrix Trilogy'de Neo kaçıncı kurtarıcıydı, altı mıydı neydi. The Architect'le olan diyaloğunu hatırlatmak istiyorum. Bayağı bir şeyler diyorlardı ya, o işte. Bir de son zamanların efsane filmlerinden Snowpiercer var, orada metaforik pek çok mevzu var, özellikle kahramanla ilgili. Kahramanlar ne işe yarar, hı? Toplumu nereye sürüklerler? The Matrix Trilogy ile ilgili makalelerin toplandığı bir kitap vardı Kırmızı Hapı Yutmak diye, orada sistemin bu tür kahramanlara, filmlere, herhangi bir başkaldırıya ihtiyacı olduğunu söylüyordu bir akademisyen. Hava sibobu gibi düşünebilirsiniz. Fazla gerilimi alırlar. Sistemin yıkıldığı her türlü film, insanların öfkesini dindirir, bir yanılsama sunar onlara.
Ne diyeyim, kaosu iliklerinizde hissedin, çünkü bu kitap da bir hava sibobu. Yitik kuşaktan olmayanlar için.