Kitap 1930 yılında Almanya'da geçiyor ama günümüzde de böyle aileler yok değil. Emma'ya yani kuzucuğa hayran kaldım. Her zaman eşine destek veren bir kadın. Gözyaşlarını içine akıtıyor, asla eşine belli etmiyor üzüntüsünü. Hep hesap yapıyor. Çocuğunun geleceğini düşünüyor.
Bunları bir arada tutan şey neydi? Tabii ki aşk. Ama üst üste o kadar şeyler geldiki başlarına, sanki uzun tırnaklı akbaba pençelerini açıp onları yakalıyor, ufak ufak parçalara ayırıyor. Bunlar da akbabayla mücadele ediyor, hayata tutunmaya çalışıyorlar. Asla ve asla bu kitabı unutacağımı sanmıyorum. Her aklıma geldikçe kalbimde bir sızıyla anacağım.