Yazar kahramanları birbirine dönüştürürken neyi amaçlamış olabilir acaba? Anlatıcının aynı zamanda sütkardeşi olan karısı, gevrek kahkahası ile en güzel sahneleri kavusa dönüştüren yaşlı adam, derisini yüzdüğü hayvanları şehvetle doğrayan kasap, afyon ve şarapla gerçekten kaçıp hayale sığınan, yaralarıyla yaşayan, belki de hayalindeki kahramanlarla aynîlesen bir adam... Bu adam afyonlu rüyalarının belirsiz dünyasında kimi zaman özne, kimi zaman nesne... Muazzam güzellikteki kadın bedeninde tecessüm eden mutluluğun ölümü ise yine sahibinin elinden... Bu kısır döngüde ızdırap çeken bir ruhun huzura ermesinin imkanı yoktur. Çünkü aşk, güzellik, huzur ve mutluluk aldatıcı bir kurgudan ibarettir. Tek gerçekse ölümdür. Anlatıcının tabiriyle "Yalnız ölüm yalan söylemez. Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder." O hâlde bize de şu dörtlüğü tekrarlamak düşer: "Gel gidelim içelim/Rey şarabından içelim/Şimdi içmezsek onu/ Ya ne zaman içelim."