İslâm âlimleri, temyiz yaşına kadar çocuklara sert davranılamayacağını, dayağın “haram olduğunu” söylerler.
Bu yaştan önce verilen cezaların faydalı bir tesir yapmayacağı kanaatı vardır.
İslâmî terbiye, bülûğ öncesini hayata hazırlama safhası olarak kabûl eder ve temyiz öncesi devrede çocuğun çocuksu isteklerine müdahale edilmemesini ister.
İslâm, bülûğdan önceki yaşlarda çocukları aklen yetersiz görür ve onları kesin bir çizgiyle büyüklerden ayırır. Bu ayırım, onun aleyhine durum hâsıl etmez. Meselâ, çocuklara karşı işlenen bir suç, büyüğe verilecek cezaları hafifletmez veya çocuğun mirastan alacağı payın miktarını büyükten aşağı tutmaz. Bu ayırım, çocuğun aleyhine olacak durumları önler. Çünkü Efendimiz (S.A.V.), bülûğa erinceye kadar çocukların sorumlu olmayacağını belirtmiştir.
Batı âlemi, asırlar boyu “çocuk küçük insan, insan büyük çocuk” telâkkisine kapılarak, çocuğun ayrı bir fıtrata sahip olduğunun farkına varamamış, bu yüzden ayrı hükümlere ihtiyaç duymamış, herhangi bir suçun kanundaki karşılığı ne ise, idam etmeye varıncaya kadar, yaşına bakmaksızın, bütün çocuklara uygulayarak onları perişen etmiştir.
Batı âleminde son zamanlarda çocuk üzerinde derinleşen araştırmalar ortaya çıkarmıştır ki; çocuk, büyükten oldukça ayrı bir varlıktır. Öylesine ayrı ki; çocuğu, büyük insanı tahlil eden antropoloji esasları çerçevesinde incelemek zordur. Bazı âlimler, ayrı bir çocuk antropolojisinden bahsetmeye başlamışlardır. Resûlullah’ın 1500 yıl önce beyan buyurduğu bir gerçeği nihayet keşfetmiş olmaları bile, onlar için büyük bir hamle sayılabilir.
Dinimizin çocuklarımıza ve insan haklarına verdiği önemi gösteren güzel bir araştırma olmuş...