hikaye ikiye ayrılıyor. İlki toplantıda yaşananlar, konuşulanlarken, diğeri toplantıyı seyreden Süha'nın hatıraları. Toplantı kısmı hem ilgi çekici, hem de alevi kültürü hakkında bilgilendirici iken hatıra kısmı -bu benzetmeyi hep yapıyorum- ödev arasına kakalanan maç özeti kıvamında. Çoğu yerde sırf sayfa sayısını arttırmak için (130 sayfa) için yazıldığı bariz belli. Hatta bir ara Süha'nın anıları canlanırken, eskiden gittiği bir yemeği atırlıyor ve yemeği anlatmaya başlıyor, derken yemekteki Süha, ağzına maydanoz atınca bu sefer çocukluluk anıları canlanıyor ve bir seviye daha hatıra katmanına iniyoruz. Bir nevi Inception yani. Süha da Dicaprio...
Yazar bu sefer hem Alevi'leri, hem de 80'lerin mağdurlarını aynı potada eriterek, aynı anda iki kanayan yaraya ilişkin sosyal mesaj vermiş. Bunun bir tık yukarısı Mahsun Kırmızıgül filmi zaten.