Fransız edebiyatının usta kalemi Zola, işçi sınıfının sıkıntılarını, çaresizliğini yalın bir dille anlatır Meyhane adlı eserinde. Yazıldığı dönemde Fransa’da büyük bir tartışma yaratmasının sebebi de bu yalınlık olmalı. Dünya klasiklerinden bir eser okuyup bitirdiğimde: “Evet, işte bu da bir klasik” demişimdir çoğu kez. Meyhane’yi bitirdiğimde de aynı düşünceler geçti zihnimden. Bugün yazılan romanlar neden klasik Dünya edebiyatı tadını veremiyor bilmiyorum. Bugünde aynı işçilerin Dünya üzerinde onlarca, yüzlerce sorunu var. Ama Zola’nın evlerimize konuk ettiği; Kupo, Jervez, Lantiye, Virgini, Nana, Löriye ve diğerlerini göremiyoruz bugünün romanlarında. Ya da yazılanlar bir Jervez gibi okuyanın psikolojisini bozacak kadar iz bırakmıyor zihinlerde. Dünya klasiklerini okumak için hiçbir zaman geç kalmış sayılmazsınız. Meyhane’yi okuyun. Umutla tükenişin kol gezdiği sayfalarda Jervez ile birlikte dayak atın, caka satın, iyilik yapın, ona yapılan merhametsizliğe üzülün. Mösyö Guje’ye sığının, meyhanelerde sarhoş olun, açlıktan midenize söz geçiremeyin. Sonunda Jervez gibi ölmeyin ama acısını yüreğinizde hissedin. Eminim Emile Zola’da böyle isterdi. Son söz Emile Zola’ya: “Sevgili Zola, bugün mösyö Guje’lerin sayısı hala çok az. Ve ortalık Löriye ve Lantiye gibileri ile dolu bilesin…”