Bir ülke düşünün ki:
- İktidarı elinde bulunduranlar hukukla sürekli çatışma içerisinde bulunsun; amaçlarına ulaşmak adına her yolu mubah gören bu kişiler, gerekirse “takıyye yaparak” gerekirse de “hukukun arkasından dolanarak” isteklerini gerçekleştirmekte olsunlar;
- yine aynı kişiler iktidar olmak için ellerinden geleni yapmakta ve hukuksuzluğu hukuk olarak görüp- daha net bir ifadeyle geciken hukuku kullanarak- amaçlarına ulaşsınlar;
- bütün bunlara engel olmak için var olan kanunlarda büyük boşluklar bulunsun ve ne yazık ki bu kanunları uygulamada yeterli özeni göstermeyen hukukçular mevcut olsun;
- siyasilerin demokrasiden anladıkları sadece “seçimle işbaşına gelmek” , bu düşünce yapısındaki insanları elemesi gereken ve egemenliği kayıtsız şartsız elinde bulunduran “halk” ise bütün bu yaşananlardan bihaber ve bu yaşanlara sessiz kalsın…
Asıl şaşırtıcı nokta, tüm bunlara rağmen bu ülke hala belli değerlerini korumaktadır. Ancak anayasal olarak da güvence altında bulunan bu değerlerin, günümüzde dört bir yandan zorlanmakta olduğunu görmekteyiz.
Ülkede, bazıları belli dönemde var olan bazıları ise sürekli devam eden hukuksuzlukların anlatıldığı “ALATURKA DEMOKRASİ” kitabını herkese tavsiye ederim. Onursal Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun bu kitabının –özellikle- giriş bölümündeki saptamalarla, 15. bölümdeki tavsiyelerinin önemli olduğunu düşünüyorum.