Hiçkuşu, taşkın sel suyu gibi akan bir dile sahip öykülerden oluşuyor. Öyle ki farklı biçim kullanımları nedeniyle bu öyküleri okumak dikkat gerektirse de dilin akışına kapılıp gidiyorsunuz. Hem dil kullanımı hem de biçime yer verişiyle Sevim Burak ve Ali Teoman çizgisinde ilerleyen bir anlatım söz konusu. Sevim Burak ve Ali Teoman isimlerini zikrettim ama onlara göre meselesini daha belirgin ifade eden bir yazarla karşı karşıyayız. Fakat bu durum her öykü için de geçerli değil. İmge üzerinden ilerleyen öyküleri de görüyoruz. Kitap dört bölüm üzerinden kurgulanmış ve her bölümün kendine göre bir matematiği mevcut. Mesela son bölüm olan "Masal" kısmında dilin masalsı bir anlatıma büründüğünü ve öykü boylarının kısaldığını görebiliyoruz.