Kitapta yazar, görmenin konuşmadan önce geldiğini öne sürer. Çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir. Ne var ki başka bir anlamda da görme, sözcüklerden önce gelmiştir. Bizi çevreleyen dünyada kendi yerimizi görerek buluruz. Bu dünyayı sözcüklerle anlatırız ama sözcükler dünyayla çevrelenmiş olmamızı hiçbir zaman değiştiremez.
Düşündüklerimiz ya da inandıklarımız nesneleri görüşümüzü etkiler. Örneğin insanların Cehennem'in gerçekten var olduğuna inandıkları Ortaçağ'da ateşin bugünkünden çok değişik bir anlamı var.
Kitap insanların bakış açılarına göre, dünyayı kavrayış şekillerine göre "görme biçimleri"nin nasıl olduğunu ortaya koyuyor. Tavsiye ederim.