Kafkasya’nın parlak yüzü Bakü, Bakü’nün Rüzgârları’nda bir şehirden fazlasına dönüşüyor: hafıza, mimari, edebiyat ve insan hikâyelerinin iç içe geçtiği canlı bir sahne.
Erdal Noyan, Hazar kıyısında esen rüzgârın izini sürerek okuru İçeri Şehir’in taş sokaklarından Alev Kuleleri’nin modern çizgisine, Ateşgâh’ın kadimden beri yakılan ateşinden Şehitler Hıyabanı’nın hüzünlü sessizliğine taşıyor. Bunu yaparken ne kuru bir gezi notuna düşüyor ne de yalnızca tarih anlatısına; iki alanı dengede tutan berrak bir dille, güçlü bir gözlem gücüyle ilerliyor.
Kitap, Bakü’nün petrol mirasını ve Kara Şehir’den Ak Şehir’e dönüşümünü arka plana yerleştirirken, Resulzade, Nesimî, Nizamî ve Nazım Hikmet gibi isimlerin şehre bıraktığı izleri sahici ayrıntılarla görünür kılıyor.
Noyan, yazınsal tadı gözetirken sağlam kaynaklara yaslanan bir anlatım kuruyor; metnin hem edebî hem de bilimsel nitelik taşımasını amaçladığını özellikle vurguluyor. Yazarın hukuk kökeninden gelen disiplin ve kaynak titizliği, metne güvenilir bir omurga sağlıyor; anlatımın akıcılığı ise okuru sayfalar arasında kesintisiz bir yürüyüşe davet ediyor. Her bölüm, hem tek başına okunabilir bir şehir kesiti hem de bütünün ritmine katılan bir halka gibi tasarlanmış.
Bakü’nün Rüzgârları, şehri rehber tonuna hapsetmeden, yerel dokuyu ve güncel dinamizmi birlikte duyuran bir yaklaşım sunuyor. Bakü’yü ilk kez keşfedecek okura bir başlangıç haritası, şehri tanıyanlara ise ayrıntıları yeniden görme fırsatı veriyor.
Sonunda geriye şu his kalıyor: Bakü, yalnızca gezilecek yerlerin toplamı değil; rüzgârın taşıdığı seslerle, taşın ve denizin belleğiyle yaşayan bir anlatı. Bu kitap da o anlatının güvenilir ve keyifli bir eşlikçisi.