Alessandro Baricco’nun satış rekorları kıran ‘İpek’ adlı yapıtı, insanoğlunun mutluluk arayışının şiirsel bir masalıydı. ‘Öfke Şatoları’nda, yaşamın kıyısına varmaya çalışan, olanaksızın peşinde koşan insanların sarsılmaz umudunu dile getiren yazarın ‘Kent’ adlı kitabı, Kafka’nın yapıtlarıyla kıyaslanmıştı. ‘Homeros, İlyada’da, eski çağların ölümsüz destanı tanrıların olmadığı çağdaş bir yoruma kavuşuyordu. Cennet Sineması’nın ünlü yönetmeni Giuseppe Tornatore’nin ‘1900 Efsanesi’ adıyla beyazperdeye de uyarladığı bu yapıt ise, 1900 yılının ilk günü bir transatlantikte, bir kutunun içinde bulunan ve 'Bindokuzyüz' adı verilen bir bebeğin olağandışı öyküsü. Olağanüstü bir piyano virtüozu olan ve yaşamı boyunca karaya hiç ayak basmayan 'Bindokuzyüz', giderek bir efsaneye dönüşecektir. Baricco’nun ‘Bindokuzyüz’ü, çarpıcı bir öyküden yola çıkarak, 20. yüzyıla şaşırtıcı derinlikte bir yorum getiriyor.