Sadece ve sadece doğduğu, büyüdüğü ve tüm hayatı boyunca yaşadığı gemisinin oluşturduğu mikroölçekteki dünyasında mutlu olabilen; belli bir plana göre kurulmuş gibi gözükmesine rağmen, insanın hayatına nereden başlayıp nasıl yönlendireceğine karar vermesini imkansız kılacak, hayatını bir kaosa ve mutsuzluğa sürükleyecek derecede "son"suz ve büyük olduğu gerekçesiyle şehirde/karada yaşamak yerine, nispeten sınırlı ve küçük ölçekli ancak bu sayede hayatında izleyeceği birbirinden farklı birçok rotadan istediğini seçebileceği gemisinde kalmayı tercih eden, hatta bunun - ve tabii ki müziğinin - uğruna aşkından bile vazgeçen bir piyanistin öyküsü 1900...
Kanımca müzik tutkusundan ve "orada" doğmuş olmaktan öte bir şeydir onu gemide tutan, dışına hiç ayak basmadığı, devasa gemisine bağlayan şey. tarif edilmesi pek mümkün olmayan bir aidiyet hissi ya da "geminin ruhunu" içinde taşıyor olması belki de. tam da o yüzden gemiyle aynı kaderi paylaşmayı seçer 1900. onun "toprağı" bir kara parçası değil, durmaksızın su'yun, belli belirsizliğin, muğlaklığın, dalgaların, akıntıların üzerinde yol alan bir gemidir. gemi su'ya, 1900 ise gemiye aittir bir nevi. nasıl bir gemi, suyun dışına çıkmazsa, 1900 de ayak basmaz bir kere bile olsun karaya.
Vaktinde başrolünü Tim Roth'un oynadığı muhteşem filmini izlemiş biri olarak kitaptan da apayrı zevk aldım ancak en az kitap kadar filmi de tüm kitapyurdu okurlarına şiddetle tavsiye ediyorum..