Mehmet Ünver'in ilk romanı Bir Kuzgun Yaz'da tanıştığımız kahramanların maceraları, Pus ile devam ediyor. Ve İstanbul, Anadolu ile tanışıyor...
Yetmişli yıllar; siyasî çalkantılar, patlak veren öğrenci ve işçi olaylarının yanı sıra 12 Mart darbesini de beraberinde getirmiş, bunun sonucunda ülkede pek çok değer bir anda yok olmaya başlamıştı. İstanbul'un en küçük semtlerinde bile altmışlı yılların huzurlu ortamı kaybolmaya yüz tutmuş, geçmişin güzelim komşuluk ilişkilerinin kopmasıyla insanlar en yakınından bile şüphelenir olmuş, "muhbir vatandaşlık" kavramı ile tanışmıştı.
Hayat herkes için olduğu gibi, ergenliğe adım attıkları bu huzursuz günlerde cinselliği yeni keşfetmeye başlayan kuşak için de giderek zorlaşmıştı.
O günlere damgasını vuran balyoz harekâtları ülkeyi büyük bir karamsarlığa iterek olanca hızıyla sürerken, roman kahramanlarımız doğup büyüdükleri ışıl ışıl kenti bırakıp, elektriği ve suyu olmayan bir dağ köyüne göç etmek zorunda kalırlar. Tüm ülke büyük bir siyasî karmaşa yaşarken, kahramanlarımız da bir gece yarısı geldikleri küçük köyde ölümleri, cinayeti ve bir dizi esrarengiz olayı yaşamak zorunda kalacaklardır. Ürkünç mezarlığı, cinlere ve şeytanlara çarpılıp akıllarını oynatan insanları, cinselliğin neredeyse geçim derdinden bile önde geldiği ortamıyla dış olaylara kapalı olan bu köy, aslında hüznün, bastırılmış duyguların, umut ve umutsuzluğun iç içe geçtiği fantastik ve çelişkili bir dünyadır.