Toplam yorum: 3.078.222
Bu ayki yorum: 5.100

E-Dergi

Hale Karlıtepe Tarafından Yapılan Yorumlar

17.05.2021

Hale Koray çok kişinin tanımadığı, önemli bir değer. “Yaşadıklarımı yazsam roman olurdu” nun kanlı canlı vücut bulmuş hali. Akıcı dili ile onunla birlikte yaşıyorsunuz her anı. Mutlaka edinmenizi ve okumanızı öneririm.
25.03.2008

Paul Auster'in en güzel kitabıdır bence..Müthiş bir kurgu yeteneği, okuyucuyu hikayenin içinde hissettiren, birbirinden bağımsızmış gibi görünen üç ayrı hikayenin bir noktada olağanüstü çakışması.. Mükemmel..
21.09.2006

Aslında Cemşir ağalar hala var.. Sayısını ve adını bilmediğince çocuğa sahip nice erkek yaşıyor bu topraklarda.. Hala kızlarını bir malmışçasına para ile satıyorlar.. Tek fark Güllü gibi kızların olmayışı, var ise de sayıca çok az olduğundan seslerinin çıkmayıp, hepsinin "kader" dedikleri şeye umarsızca boyun eğişi..

Güllü gibi dirayetli, cesur, herşeye tek başına karşı gelebilen bir kız bile "makus kader"ini yenemiyor.. Etnik farklara duyulan öfke ve kız alıp vermeme davaları da hala gündemde.. Demek ki çok şey değişmemiş.. Bizler yalıtılmış ortamlarda (büyük şehirleri kastediyorum) bütün bunlar yokmuşcasına yaşıyoruz.. Belki zaman zaman gazetede çıkan haberlere "vah vah, yazık olmuş kıza" şeklinde üzülüyor, içimizde birşeylerin kırıldığını hissediyoruz ama bir saat sonra günlük koşuşma temposuna ayak uydurmuş ve çoktan unutmuş oluyoruz okuduğumuz haberi..

Orhan Kemal'in mükemmel akıcı ve duru kalemi sayesinde, nasıl bittiğini anlayamıyorsunuz kitabın.. Hüzünlü de bitse, hayatın kendisi de hep mutluluk değil ki.. Gerçeğin içinde hüzün, mutluluktan daha çok değil mi?.

Bu kitabı gençler özellikle okusun bence.. Orhan Kemal'i tanımak adına, onunla tanışmak adına.. Ondan sonra diğer kitaplarını da edinmeye çalışacaklardır..
21.06.2006

Yaşar Kemal adı ile bütünleşmiştir Çukurova, Toroslar, bükler... İnce Memed'i okuduğum yıllarda ki sanırım ortaokulda idim, o müthiş betimlemeler kafama öyle yer etmiş ki, yıllar yıllar sonra 30 lu yaşlarda Adana'ya ilk kez giderken, özellikle karayolunu tercih ettim sırf bu yüzden.. Kafamdaki Çukurova ile gerçekteki örtüşecek mi çok merak ediyordum.. Sonuç inanılmazdı.. Sanki bir zaman evvel oradan geçmişim , oralarda yaşamışım gibi, bir tür dejavu yaşadım yolda.. Kaleminin gücüne bir kez daha hayran oldum Yaşar Kemal'in..

Deniz Küstü'de ise İstanbul'u özümseyeceksiniz bu kez o büyülü kalemden.. Hele ki İstanbul'u biliyorsanız, Dursun Kemal ve Zeynel Çelik'le beraber kaçacaksınız polisten, Mısır Çarşısı'nın önünde.. Ya da çiçekçiler pazarının orada.. Florya sahilinde, sabah karşı balıkçı Selim'le beraber balığa çıkacaksınız..

İstanbul'un Menekşe semtinde , bir yerlerden göçüp gelmiş, geceleri kendilerine başlarını sokacak kondular yaparak bir mahalle oluşturan insanların öyküsü bu.. Çok ta yabancısı olmadığımız türden.. Kendi halinde , zavallı bir delikanlı olan Zeynel Çelik'in , kahvede bir kabadayıyı öldürmesi ile başlayan bir öykü.. Sonra, polisten sürekli kaçışı ve İstanbul'da işlenen her cinayetin onun üzerine yıkılması ile efsaneleşen , hatta gazetelerdeki resmine bile yabancı bir Zeynel Çelik.. Zeynel'in Eminönü'de balık tutarken gördüğü ve tanıdığı, kendi küçük ama yüreği büyük Dursun Kemal..Bir zaman hastanede yatarken aşık olduğu, ama aşkını itiraf edemediği güzel hemşire ile evlenmek ve hayalindeki arsayı alıp birlikte yaşayacaklarını düşlediği evi yapmak için var gücüyle çalışan Selim Balıkçı.. Paranın gücüne inat, "insan" olmayı sonuna dek savunan Selim Balıkçı, yunus yağı çok para ediyor diye tüm ülkeden Marmara'ya yunus avlamaya koşan balıkçılara inat direnir ... Yunuslara kıymayın , onları yok ederseniz deniz size küser derse de, yenik düşer düzenin çarklarına..

Geldikleri küçük yerlerde yaşarken canla başla koruyup savundukları öz değerlerini, büyük şehrin atmosferinde tamamen yitiren, bozulan, çürüyen, paranın gücüne teslim olan bir toplumun öyküsü bu.. Kırk yıldır tanıdıkları insanı, gazetelerdeki resminin o olmadığını bile bile "katil, cani" diye damgalayan,dışlayan ve ona sırt çeviren bir mahallenin ve tüm bunlara karşı direnen Selim Balıkçı'nın da öyküsü..
21.06.2006

Elif Şafak, özlediğim kadın yazar profilini çizdi bana okuduğum bu ilk kitabında.. Beklenmeyen bir finalle de beni şok etti..

Zeliha, İstanbul'lu Kazancı ailesinin asi kızı.. Babasını sadece kendisinin bildiği bir çocuğu aldırmak üzere iken, son anda vazgeçip doğurur.. Üstelik ailesi başta olmak üzere görebileceği tepkileri bile kabullene yapar bunu..Çakmakçıyanlar ise anneleri çocukken, Ermeni olduğu için ailesinden koparılıp İstanbul'da bir yetimhaneye verilmiş ve zengin bir adamın bir yetimhane ziyareti sırasında ona aşık olması ve evlenmesi ile ismi Şuşan iken Şermin olmuş bir kadın.. Şuşan bir gün abisi onu bulup kapısına geldiğinde, kısa bir tereddüt yaşamış ama çocuğu dahil herşeyini bırakarak abisi ile Amerika'ya "kendisi, aslı gibi olmaya" dönmüş bir kadın..

Kazancı ailesinin erkeklerinin kötü bir kaderi var, çok genç yaşlarda bir sebeple ölmeleri..Tek erkek çocuk olan Mustafa'yı da bu sebepten, bu kaderden kurtulsun diye Amerika'ya okumaya yollarlar. Mustafa orada tanıştığı, ilk eşi Ermeni olan Rose ile evlenir. Rose'un ilk evliliğinden olan kızı Armanuş'u da kabullenir.. Ama nedense Mustafa Türkiye'deki ailesini ne arar ne de sorar yıllar boyunca.. Bu Rose'a da çok tuhaf gelir ama hiç sormaz.. Ta ki Armanuş babaannesinin geçmişteki izlerini aramak için kimseye haber vermeden İstanbul'a, Mustafa'nın ailesinin yanına gitmeye karar verene kadar..

Tuhaf giriftlikler, umulmadık rastlantılar ve muhteşem bir final..

Tarafsız ve akıcı bir anlatım. Güzel bir kurgu..

Okunması gerekli bir kitap ve yazar..