SİNAN YAĞMUR BENİ AFFETSİN...
Daha ilk cümleden başlayan bir kaygı... Elif Şafak ve Ahmet Ümit'in gerisinde kalma kaygısı... Bu kaygıdan kaynaklanan iddialı cümleler... 40 kural yaftası adıyla Elif Şafak'a göndermeler... Dahası: "Bugünün kalemleri, sözü kendilerinden önce yaşamış hakiki kalemlerden ödünç almadan yazamıyorlar. Ancak o zaman okunabilir sanıyorlar yazdıklarını. Ay gibi onlar. Kendi ışıkları yok… Güneşleri, (Şems’leri)!" diyen bir yazar kendi kitabına Nazan Bekiroğlu'nun "Cümle Kapısı"adlı kitabından bir alıntıyla başlıyor. Dahası: “Aramadan bulduğum yola koyulmuş göçüm. Bir türlü kavuşamadığım, kavuşmaya doyamadığım. Dışında olamadığım, içinden çıkamadığım. Gecelerimin hakimi, gözyaşlarımın pınarı, efendim.” (say:131)Bu bölümü alıntı yaptığını belirtmemiş; ama bu bölüm İskender Pala'nın "Kitab-ı Aşk" adlı yapınıtının 68 ve 69. sayfalarında virgül bile oynamadan aynen geçiyor.
Amacım Sinan Yağmur'u eleştimek değildi. Kitaptan keyif aldım; ama başkalarını eleştiren bir kişinin, bir yazarın hiç değilse kendi kitabında kendi eleştirdiği hatalara düşmemesi lazım. Hiç değilse yazım kurallarına dikkat etmesi lazım. Hiç değilse mantık hatalarına düşmemesi lazım. Hiç değilse Şems'i Şems gibi söyletmesi lazım.
Bir kez daha yineliyorum, Sinan Yağmur beni affetsin. Kastım eleştiri değildi; ama öyle iddialı bir başlangıç yapmış ki.. Bu iddialı başlangıcı öyle bir felaketle devam ettirmiş ki... Keşke hiçbir şey söylemeden, o kadar büyük laflar etmeden sadece yazmakla, Şems'i konuşturmakla yetinseymiş. O bile yetermiş. Gerçekten yetermiş. Gerçekten yetermiş; ama yazık ki bununla yetinmemiş.