Yazar diyemeyeceğim çünkü Gökçen Çatlı'nın ,bu kitabı herhangi bir yardım almadan tek başına yazdığı inancını taşımıyorum. Gökçen Hanım, bu kitabı son derece taraflı ve yüzeysel bir anlatımla yazmıştır. Bu kitabı yazmasının nedeni de, Susurluk kazasından sonra basının, medyanın ve birçok kişinin babası Abdullah Çatlı ve ailesi hakkında takınmış oldukları aleyhte tutumlarından kaynaklanmaktadır.Kitap,yapılan eleştirilere bir cevap niteliğinde yazılmıştır.Kitabı Reis'ten sonra okudum.Doğan Yurdakul ile Soner Yalçın Reis'i yazmışlar,Gökçen Çatlı acaba bu olaylar hakkında neler yazmış,neler anlatmış? Acaba Reis'te anlatılmayan herhangi bir şey var mı? diye baştan sonuna kadar merakla okudum.Ancak yanıldım ve de hayal kırıklığına uğradım.Açıkçası beklediğim ve tahmin ettiğim gibi çıkmadı.Kısacası kitap,Reis'ten sonra doyurmadı.Zaten Reis'ten de alıntılar vardı bazı yerlerinde.Bu kitap bir devre ışık tutmasından ziyade ancak bir kızın,babasına duyduğu derin hayranlığı ve ailesiyle yaşadığı,geçirdiği anıları içermektedir.Kesinlikle Abdullah Çatlı'ya ve ülkücülere karşı herhangi bir karşıtlığım yok.Ancak şunu ifade etmek istiyorum;Abdullah Çatlı gibi yaşamının 40 yılına birçok olayı sığdırabilmiş bir insanın bu şekilde yüzeysel anlatılmaması gerekirdi diye düşünüyorum.Detaylara inilmeliydi.Kitap,bu anlatımıyla yavan kalmış.