Gerçek tıp mı, tıp gerçeği mi?
Öncelikle 431 sayfalık bu eserde; sağlıklı yaşam ve koruyucu hekimlik alanında faydalı bilgi ve öneriler olduğunu belirteyim. Evrenin bir parçası, varoluşun ana aktörü olan insana yakışan, elbette ki doğayla barışık ve uyumlu bir yaşamdır. Mantık ve ekolojik gerçekler de bunu öngörür.
Tarihsel süreç içerisinde ihtiyaç ve bilgiye dayalı keşfedilen bilimsel gerçekler; hayatımızı kolaylaştırmakla birlikte, ek yükler ve sorumluluklar da getirmiştir.
2014 yılında, 71 yaşında vefat eden yazar; tıp fakültesinde eğitim almış, aktif hekimlik yapmış, ek olarak biyoloji bölümünde okumuş bir kişidir. Yazar olarak bir kitaptaki anlatımlarınızı temellendirirken, gerekçelendirirken, mantıksal bir kurgu oluştururken; bilimsel bir yol, teori ve yöntemi kabulleniyorsanız, öneri ve öngörülerinizi, bilimsel veri ve akademik tezler, deneysel sonuçlarla ilişkilendirmek zorundasınız. Tıp ve biyoloji dalını; bir bilimsel kategori olarak kabul etmişseniz, bilimsel literatür ve terminolojiyi yok sayamazsınız.
Kitabın giriş bölümü hariç, ilerleyen konularda; insan sağlığı, beslenme ve tedavi yöntemleri anlatılırken, bilimsel değil, teolojik inanç tabanlı anlatımlar ön plana çıkmıştır. Önce bilimsel verilerle açıklanan bir konunun, ek olarak inanç eksenli bir öneriyle pekiştirilmesinde elbette sorun yoktur. Fakat hiç değişmeyen, değişim ve gelişime kapalı inanç kalıpları, bilimi ikinci plana atabiliyorsa, insan sağlığını da riske atma ihtimalimiz vardır.
Kitabın adının “Gerçek Tıp” olması; başlı başına bir çelişki, bilim açısından da sorunludur. Gerçek tıp buysa; tıp fakülteleri ve fen fakültelerinde okutulan bilimler, laboratuvar çalışmaları sahte mi, gereksiz mi, aldatıcı mı öyleyse? Böyle çok iddialı bir başlıkla sunulmamalıydı kitap. “Gerçek tıp” ve “alternatif tıp” tanımlamalarını çok iddialı ve bilime aykırı buluyorum. Hukukun da tıbbın da alternatifi olamaz. Kitabın adı, “Tıp Gerçeği” olsa daha makul ve makbul olmaz mıydı? Tıp, tüm alt dallarıyla birlikte bir bilim alanı ise eğer; inanç merkezli bir tıp öğretisini “gerçek” veya “alternatif” olarak sunmak yanıltıcı olmaz mı? “Takviye edici, destekleyici tedavi yöntemleri” denebilirdi.
“Doğal sağlık, koruyucu hekimlik, sade yaşam öğretisi, faydalı bilgiler, tıp gerçeği” vb. tanımlamalar bizi bilimle buluşturur ve barıştırır. Asıl olan doğal yaşamdır, bu doğru. Fakat doğallık bozulunca, bazen doğal olmayan önlem, koruyucu ve tedavi edici yöntemler de gerekiyor. Ameliyat ve ilaçla tedavi gibi. Bilimsel, tarihsel ve teknolojik süreç ve gelişmeler bunu gerektiriyor. Sayın yazar ise kısmen tam tersini öneriyor ve öngörüyor.
Doğal ve inanç merkezli öneri ve öğretileri, birinci plana alıp; “gerçek tıp budur” iddiası ve tanımıyla sunarsak, bilimsel gelişmeleri devre dışı bırakıp, ilerlemesinin de önünü kapatmış oluruz. “Söylediklerim, bıraktıklarım, öğreti ve önerilerim; bilimsel gerçeklerle çeliştiğinde, beni değil, bilimin ulaştığını dikkate alın” diyebiliyorsak, çağlar boyu tüm insanlığa hizmet etmiş oluruz. Bilim, inanç, felsefe; birbirlerinin alanına müdahale etmeyip, köstek olmuyorsa, yaşam daha anlamlı, kalıcı, sağlıklı ve mutluluk sunan kıvama gelir.
Kitaptan gerçek anlamda istifade etmek istiyorsanız, bu yazımı dikkate almanızı öneririm.
Sağlık, mutluluk, başarı ve esenlik dileğiyle, verimli okumalar dilerim.