E-Dergi

“Geçmişe Yolculuk” – Stefan Zweig’in kısa ama çarpıcı novellalarından biridir. İçerdiği duygusal yoğunluk, zamanın gücüne karşı aşkın sınanması ve savaşın insan ruhundaki yıkımıyla, klasik bir Zweig ruhu taşır

Notre Dame’ın Kamburu (Notre-Dame de Paris) – Victor Hugo’nun 1831’de yazdığı bu roman, hem büyük bir trajik aşk hikâyesi, hem de ortaçağ toplumunun çelişkileri, adaletsizlik, çirkinlik ve güzelliğin çatışması üzerine derin bir edebi yapıdır.

Germinal – Émile Zola’nın 1885’te yayımlanan başyapıtı, işçi sınıfının acımasız koşulları, sömürü, isyan ve umut üzerine sert, gerçekçi bir romandır. Naturalizmin en çarpıcı örneklerinden biridir.

Genç bir işsiz olan Étienne Lantier, kuzey Fransa’da bir maden ocağında iş bulur. Çalışma şartlarının ne kadar acımasız olduğunu görünce, madencilerin yaşadığı sefaletle yüzleşir. Zamanla işçilerle duygusal bağ kurar ve onları örgütlemeye başlar. Ancak grev ve isyan, açlık ve ölümle sonuçlanır. Her şey yıkılmış gibi görünürken, roman toprağın altında filizlenen yeni bir hayat

Carmilla – J. Sheridan Le Fanu tarafından 1872’de yazılmış bir gotik korku klasiğidir ve aynı zamanda edebiyatta ilk vampir romanlarından biridir, hatta Dracula’dan 26 yıl önce yazılmıştır.


---

Kısaca Konusu:

Genç ve yalnız bir kız olan Laura, izole bir şatoda babasıyla yaşarken gizemli bir genç kadın olan Carmilla eve misafir olur. İkili arasında yoğun, gizemli ve zaman zaman saplantılı bir bağ gelişir. Laura giderek halsizleşirken, civarda da genç kızların gizemli ölümleri yaşanır. Sonunda Carmilla’nın aslında bir kadın vampir olduğu anlaşılır.

Kamelyalı Kadın (La Dame aux Camélias) – Alexandre Dumas (oğul) tarafından yazılmış, 1848 tarihli romantik bir romandır ve klasikleşmiş bir trajik aşk hikâyesidir

Duygusal, sade ve etkileyici bir anlatımı var. Okurken hem aşkın ne kadar saf olabileceğini hem de toplumun bunu nasıl paramparça ettiğini hissedersin. Marguerite, unutulmaz bir karakter olarak kalır.