E-Dergi

119 sayfa 17 bağımsız hikâye.Hikâyeler birbirinden bağımsız fakat kimi hikâyelerde ortak karakterler de var. Kitabı okurken üniversiteyi yeni bitirmiş, muhtemelen mezun odluğu bölüm ile ilgili bir işe yerleşememiş bir Anadolu delikanlısının yaşadığı yahut öğrenim gördüğü taşradaki anılarını hikâyeleştirdiği hissine kapılıyorsunuz. Dersten, işten güçten vakit buldukça kıraathanelere çay içmeye giden, yol üzerindeki esnaflar ile hemhal olan , ‘’mahallenin en güzel ağabeyleri’’ ile bir şekilde tanışma, sohbet etme imkânı bulmuş bir delikanlı var karşımızda. Taşranın mahalle kahveleri. Tavşankanı çayların birbiri ardına gidip geldiği, herkesin az çok birbirini tanıdığı kıvançta, tasada bir insanların mekanı olan yerler. Yazarımız böyle yerlerin müdavimi. Plazalar değil işhanları,coffee shoplar değil çay ocakları. O çay ocaklarında, hanlarda neler konuşuluyor,memleket oralardan nasıl görünüyor sorularının cevabı var hikâyelerde. Hali memleketin hali gibi olanların hikâyeleri var kitapta.

Türk milliyetçiliği fikri cumhuriyeti kuran, inkılapları yapan ve modern türkiye'nin bugünlere ulaşmasındaki en güçlü akım. Siyasal olarak Türk milliyetçiliği fikri 100 yaşını dolduralı kısa bir süre oldu. Bu yüz yıl içerisinde Türk milliyetçiliği İslamcılık, modernizm, ırkçılık, muhafazakarlık, kemalizm gibi birden çok fikir ve düşünce ile yan yana geldi, etkileşim halinde oldu. Ortaya çıkan birden çok Türk milliyetçiliği fraksiyonunu ayırmada temel nokta ise bu fikirlerin İslam ile kurdukları ilişki oldu.
Beşir Ayvazoğlu bu durumu İslam'In kutsal dağı Hira ile Türklüğün kutsal dağı Tanrı Dağları arasına yerleştirerek ustaca bir ifade şekli oluşturmuş. Ve yüz yıl içerisinde Türk milliyetçisi yazar, şair ve fikir adamlarının ürettiği metinleri de kaynak göstererek Türk milliyetçiliğinin din ile olan ilişkisinin bir fotoğrafını çekmiş.
Dil, tarih, kültür gibi alanlara temas eden çok hacimli bir kitap. Türk milliyetçiliği düşüncesi hakkında fikir yürüten herkes okumalı.

Bir toplumun hayat tarzını daha çok kutsal metinler / kitaplar belirliyor. Bir de bu kutsal metinlerden ve dini hakikatlerden hareketle yazılmış insani metinler var ki bunlar tarihsel süreç içerisinde o kadar çok okunuyor ve benimseniyor ki bunları dini metinlerden ayırmak zor olabiliyor. Bu metinlere 'zemin metinler' ya da 'kurucu metinler' diyoruz.
Envarül Aşıkin, Muhammediyye, Vesiletin Necat Türk İslam düşüncesinin zemin metinlerinden başlıcaları. Diyebiliriz ki Türk insanı yüzyıllar boyunca İslam dini ile olan ilişkisini bu metinler üzerinden kurmuş ve devam ettirmiş.
Kitap bu metinler içeren değerlendirmelerden oluşuyor.

İslam dininden birden çok mübarek gün ve daha önemlisi gece var. Halk arasında ''kandil' olarak bilinen bu geceler kimi ilahiyatçılar arasında da tartışmalara sebep oluyor. Kimileri bu gecelerin kıymetli olduğunu iddia ederken kimileri de bunların dinin özünde olmayan dine sonradan eklenen yorumlar olduğunu söylüyor.
Modern zamanların tasavvuf ehli insanlarından Ömer Tuğrul İnançer Hoca bu kitabında tüm mübarek gün ve gecelerin niçin kıymetli olduğunu, öneminin nereden geldiğini muazzam bir Türkçe ve herkesin anlayabileceği bir dil ile anlatıyor.
Her müslümanın evinde olması gereken bir eser

Yazar ''Anadolu tasavvufu'' şeklinde kavramsallaştırdığı olguyu açıklayabilmek için Pir Sultan'dan Yunus Emre'ye, Hacı Bektaş'tan Mevlana'ya kadar her renkten tasavvuf ehlini dikkatle okumuş ve anlamaya çalışmış. Hepsinin söyleyip ettiklerin ortaya bir Anadolu tasavvufu çıkardığını iddia ediyor kitapta. Kitabı okurken bu ulu isimlerin eserlerinden alıntılarla çok sık karşılaşıyor okur ve bu çok keyifli bir okuma imkanı sunuyor.
Yazar Anadolu tasavvufunun özelde İslam genelde diğer inanışlar olmak üzere hepsinin üzerinde ve ötesinde bir mefhum olduğunu iddia ediyor kitapta. Buraya pek katılmıyorum ben şöyle ki ''tasavvuf'' doğrudan İslam inancının bir yorumudur bana göre. Konuya ilgi duyan herkesin okuması gereken bir kitap, okunduktan sonra yazar ile ihtilafa düştüğüm konuda karar verilebilir her okur tarafından.