E-Dergi

İsmi Yozgat'la özdeşleşen yazar Mustafa Çiftçi hikaye kitaplarının ardından bir kısa roman ile selamlıyor okurunu. Olayların Yozgat'ta geçtiği kitap Yozgat'ta gariban bir ailede doğup büyüyen Servet'in edebiyat ve hayat mücadelesini anlatıyor. Bu anlatı sürerken yazarın taşra ve edebiyat eksenindeki düşüncelerini de takip ediyor okur. Taşrada hayat nasıldır, taşrada edebiyat mümkün mü gibi soruların cevapları üzerine düşünen yazar , eğitim sistemimizin edebiyat ve edebiyatçıya olan olumsuz bakışını da sorguluyor.
yazar. Ve elbette küçük bir sevda meselesi de var olay örgüsünde.

Bugün herkesin şikayetçi olduğu plansız kentleşme, yaylaların ranta kurban edilmesi, üniversitelerdeki eğitimin niteliğinin azalmasın gibi sorunları neredeyse 30 yıl önce görmüş ve cesurca eleştirmiş bir yazarın bu konulardaki metinlerinden oluşuyor kitap.
Nihat Genç memleketteki sorunları cesurca eleştirirken bir memleketin doğudan batıya, kuzeyden güneye nasıl sevileceğini de gösteriyor okura.
Ömrü memleketi için konuşarak, yazarak, kavga ederek geçmiş bir 'deli' entelektüelin notları okunmaya değer.
Usludan yeğdir delimiz, eyvallah

Büşra Çelik, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu bir İngilizce öğretmeni. Ancak Türk edebiyatına emek veren genç bir yazar aynı zamanda. İz Yayıncılık'tan çıkan Düşlerinde Elma Kokusu adlı hikaye kitabı ile tanıdım kendisini.
Şimdi ise çocuklar için yazdığı Sarunta ile karşımızda Büşra Çelik. Öncelikle eserin fantastik / gerçeküstü özellikler taşıdığını söylemek isterim. Bu itibarla esere ''masal'' demek uygun olur. Olaylar 99 dağın ardındaki masal ülke Sarunta'da geçiyor. Sarunta coşkulu ırmakları, rengarenk çiçekleri ve ulu tepeleri ile cennetten bir köşe adeta. Burada yazarın çok güçlü ve etkileyici betimlemeler kullandığını söylemek gerekiyor. Zaman içerisinde bir yabancı bu masal ülkeyi ziyaret ediyor ve işler değişmeye başlıyor.
Kitabı 6.sınıf öğrencileriyle beraber okuduk. Öğrencilerim çok sevdi ben de sevdim. Kitap masaldan hareketle dünyanın ve çocuklarımızın güncel sorunları üzerine konuşma imkanı vermesi açısından çok önemli.

1950 doğumlu Nihat Özbudun geç Osmanlı döneminin saraya yakın ailelerinden birine mensup. Bu ailenin fertleri cumhuriyetle birlikte yeni devletin bürokratik kademelerinde de yer alıyorlar haliyle. Zengin, çağdaş, batılı normları tercih eden, seküler bir aileden bahsediyoruz. Böyle bir ailenin ferdi olarak dünyaya gelen Nihat Bey öğreniminin bir kısmını Türkiye'de yüksek tahsilini ise Avrupa'da tamamlıyor. Dönemin şartları özellikle Nihat Bey'in ailesinin durumu bireyleri maddeciliğe ve seküler bir yaşama itiyor. Ancak bu hal Nihat Bey'i zaman içerisinde huzursuz ediyor ve Nihat Bey bir arayış içerisinde buluyor kendini. Yurtdışında gerçekleştirdiği iş ziyaretleri esnasında yolu Hindistan'a düşüyor ve burada Hind mistisizminin önemli isimlerinden Rajneesh ile tanışarak arayışı sürecini başlatır. Burada başlayan yolculuk zaman içinde İstanbul'da Muzaffer Ozak Efendi'nin, Safer Dal Efendi'nin dergahlarına düşürür yolunu.

Refik Halit Karay ve Nihat Genç'in Memleket Hikayeleri isimli kitapları ile beraber Türk edebiyatının aynı ismi taşıyan üçüncü kitabı. Kitabı okurken kitabın adının ''Memleketimden İnsan Manzaraları'' da olsa güzel olacağını düşündüm. Çünkü yazar İstanbul'dan, Erzurum'dan, Ayder'den ve daha bir çok farklı yerden Rum,Ermeni, Abhaz gibi farklı etnik unsurlara ait insan hikayelerini ustalıkla anlatmış. Etnik kimlikleri özellikleri vurguluyorum çünkü yazar da burayı özellikle vurgulamış. Etnik kimliklerin bu kadar vurgulanmasını pek olumlu değerlendirmesem de kitabı keyifle okudum.