Toplam yorum: 3.253.599
Bu ayki yorum: 5.625

E-Dergi

Ali T Tarafından Yapılan Yorumlar

20.10.2025

Jean Twenge’nin İ-Nesli (iGen) kitabı, kabaca 1995 sonrası doğan gençlerin hayatını mercek altına alıyor ve durumu özetliyor: Akıllı telefonlarla büyüyen bu nesil, önceki kuşaklara hiç benzemiyor.

Kitap, çok sayıda bilimsel veri ve anketle şunu kanıtlıyor: Ekran süresi arttıkça gençlerin yüz yüze sosyalleşmesi azalıyor, bu da onları daha yalnız, daha kaygılı ve daha depresif yapıyor. Eskiden 18 yaşında yapılan şeyler (ehliyet alma, dışarı çıkma, çalışma) ertelenmiş; gençler fiziksel olarak daha güvende ama ruh sağlıkları tam tersi, alarm veriyor. Twenge, bu durumu akıllı telefonların hayatımıza girdiği 2011 civarındaki kırılmaya bağlıyor.

Bu kitap, sadece gençleri değil, onlarla iletişim kurmakta zorlanan aileleri ve eğitimcileri de uyaran bir çığlık gibi. Eğer çevrenizdeki gençlerin neden sürekli telefonla meşgul olduğunu ve neden bu kadar mutsuz göründüğünü anlamak istiyorsanız, bu kitabın söylediği şey çok basit: Telefonu kapatın, gerçek hayata dönün.
20.10.2025

Tarık Tufan'ın "Ve Sen Kuş Olur Gidersin"i, babasının terk edişi ve annesinin kaybıyla büyük bir boşlukta kalan, kendi içine hapsolmuş bir adamın hikayesidir. Kahraman, tek tutunduğu dal olan, "Lola" dediği Suzan'a imkânsız bir aşk besler. Ruhsal çöküş sonrası hastaneden çıkan karakterin, kuş kafesleri yapan bir ustanın yanında işe başlaması, kendi içindeki kafesi somutlaştırmasıdır; adeta o sıkışmışlığı yaşamaya devam etme hali. Bu sessizliği en iyi özetleyen cümle ise şudur: "Susuyor olmam, acı çekmediğim anlamına gelmez." Kitabın zirve noktalarından biri, karakterin şirketteki tüm kişisel gelişim kitaplarını yakmasıdır. Bu, yapay "mutlu olmalısın" dayatmalarına karşı isyanı, hayatın acısını kabul etme ve sahte reçeteleri reddetme metaforudur. Zaten o kadar çok hesabı vardır ki, asıl yüzleşmenin bu dünyada olmadığını "Ölüm adil bir yargılanmanın ilk duruşmasıdır" sözüyle ifade eder.
15.10.2025

Tarık Tufan’ın Gece Açan Çiçekler romanı bence yazarın bugüne kadar yazdığı en derin, en iyi eseri. Hikâyenin dokusu o kadar içe işliyor ki, okurken sadece bir roman değil, bir ruhun yankısını dinliyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Halide’nin kardeşleriyle yaptığı konuşmalar, hayatla bağı çoktan kopmuş bir insanın iç hesaplaşmasını o kadar yalın ama vurucu bir dille anlatıyor ki, her sayfa bir yara izi gibi kalıyor insanda. Bir yerde Halide şöyle der: “Yalnızlık her gün yeni çehrelerle, yeni sızılarla kendini çoğaltıyor. Öyle ki, saf ve gerçek yalnızlığı bu dünyada ilk ben keşfetmişim gibi hissediyorum.” Bu cümle romanın kalbini özetliyor aslında — insanın kendi karanlığıyla baş başa kalışını. Yazarın dili hem kırılgan hem güçlü; ölüm, hafıza ve pişmanlık arasında dolaşan bir sükûneti var. “İnsanın hafızası zalimdir. İntikam peşinde koşarcasına en çok ölürken eziyet eder.” cümlesi ise kitabın ruhunu mühürlüyor. Çok dokunaklı, çok insanca bir hikâye.
13.10.2025

Kör bir kızı himayesine alan ve sonrasında ona âşık olan Protestan bir papazın günlüğü Pastoral Senfoni. Kitapta Hristiyan hayırseverliği ile beşeri arzu arasındaki ahlaki körlük, etkileyici bir sadelikle işlenmekte. Papazın İncil'den seçtiği "iyi" kavramlarla yarattığı sahte cennet, genç kızın gözleri açılınca gerçeklik ve günahla yüzleşmesiyle trajik biçimde çöker. Aslında kişinin kendine söylediği yalanlar ve dinsel dogmaların sınırları sorgulanır, iyilik kisvesi altındaki egoizm ve ahlaki sorumluluk tartışmaya açılır. Dış dünyaya kör olan Gertrude’un, çevresindeki ahlaki körlükleri aydınlatması ironik bir ortam oluşturur. Aynı yazarın Dar Kapı'sındaki kahramanın aşk uğruna kendini feda etmeye hazır metafizik bağlılığına karşın, Pastoral Senfoni'de Papaz, bencilliği ve arzularını "iyilik" olarak rasyonalize etmenin tehlikesini sergiler. Dar Kapı'da fedakarlık yüceltilirken, bu eserde ahlaki sahtekarlık ve insanın içtenlik sorunu ele alınır.
15.09.2025

André Gide'ın Dar Kapı'sı, bir aşk hikayesinden çok daha fazlası. Roman, Alissa ve Jérôme'un imkânsızlaşan, trajik aşkını konu alır. Alissa'nın dini inançlarından kaynaklanan, katı bir ahlak ve maneviyat arayışı, bu aşkın önündeki en büyük engel haline gelir. Alissa, aşkı ile Tanrı sevgisi arasında bir seçim yapmak zorunda kalır ve kurtuluşa ulaşmak için "dar kapıdan" geçmeyi hedefler. Bu hedefe ulaşmak için kendi mutluluğunu ve Jérôme'un mutluluğunu feda eder.
Gide, eserde aşk, din ve ahlakın karmaşık ilişkisini derinlemesine inceler. Romanın en etkileyici yanı, aşkı yücelterek değil, onu bir imtihan, bir sınav aracı olarak göstermesidir. Alissa'nın bu trajik tercihi, okuyucuyu aşkın sınırları, fedakarlık ve kişisel inançların bir ilişki üzerindeki yıkıcı etkisi hakkında düşünmeye iter. Bu yönüyle Dar Kapı, sadece bir aşk romanı değil, aynı zamanda manevi bir arayışın ve trajik bir yalnızlaşmanın da hikayesidir.