E-Dergi

Türkçe literatürde İslam ve faiz üzerine kaynak eser bulmak neredeyse mümkün değil. Güya üzerinde en çok durulan, yiyen ya da yedirenin Allah'a ve Rasul'üne karşı savaş açmış olacağına dair büyük bir tehditle ikaz edildiği bu büyük günah ile ilgili elle tutulur hiçbir çalışma yapılmamış.

Aramalarım sırasında karşıma çıkan bu kitap ise okkalı başlığına rağmen - ki böylelikle dikkatimi çekti - cılız bir eser. Ayrıca özgün bir çalışmada değil. Ömer Nasuhi Bilmen'in Hukuk - ı İslamiye Kamusu eserinden kısaltılarak ve sadeleştirilerek kaleme alınmış. Hatta kitabın içerisinde faiz başlığı bile çok dar işleniyor. Verdiği birkaç güncel bilgi var heyecan veren o kadar.

Hazırlayan ekip gerçekten bu işe vakıf insanlar olmasına rağmen ciddi bir çalışma olmamış. Bu ekibe gereken kaynak ayrılıp ciddi bir çalışma yaptırmak İslam ekonomisi alanına akademik anlamda inanılmaz katkı sağlayacaktır.

Kitabı okumaya başladıktan bir süre sonra sayfaların arasından bunaltıcı bir sıcak esiyor ve çöl kumları avucunuza doluşuyor adeta. Dilimize pelesenk olmuş ''ırmağının akışına ölürüm Türkiye'm'' türküsüne ister istemez hangi ırmak diyesiniz geliyor. Çünkü dünyanın daha önce adını bile duymadığımız ırmaklarında şehidimizin kanı akmış zamanında. Vatan kavramımız 780 bin kilometre kareden ibaret değil.

Falih Rıfkı zihniyet cihetinden gerçek bir cumhuriyet adamı. Yanında bulunduğu Cemal Paşa dahil İttihatçıları ortaçağ Müslümanlığının devamı kabul ediyor. Oysa muhafazakar tarih anlayışına göre ittihatçılar seküler ve din düşmanı birer hain olarak biliniyor.

Kitapta ilerledikçe Arap coğrafyasını tanıyorsunuz. Ayrıca keşke okumasaydım dediğiniz yerlerde oluyor. Çünkü hayıflanıyorsunuz. Herşeye rağmen muhakkak okunması gereken bir hatırat..

Zengin bir kapitalist neden böyle bir kitap yazmaya ihtiyaç duyar ki...
Canı yandığı için olabilir mi? Büyük ihtimalle. İyi ki yazmış. Türkiye'de on yıllardır komplo teorisi olarak algılanan meselelerin Amerika'da da yazılıp çizilmiş olması ateş olmayan yerden duman çıkmayacağının kanıtı. Ki ABD ateşin yandığı asıl yer.

Ülkemizde uzun yıllardır var olan ve devam eden Yahudi karşıtlığının boş temellere dayanmadığını gösteriyor bu kitap.

İlginç bir benzetme olacak ama..
Hani derler ya çayı Rizeliler yetiştirir ama Erzurumlular içer diye.. Roman denilen edebi türün mucitleri de Avrupalılardır ancak üstadları Ruslardır. Derinlemesine karakter ve psikolojik analizleri bu adamlar yapıyor. Bu kaba Doğulular beklenmeyecek bir inceliğe sahipler bu hususta.

Raskolnikov'un cinayetin hemen ardından çektiği vicdani azabın belirtisi olarak kapı aralığından onu gözetleyenleri görmesi geceleri korkmama dahi sebep olmuştu.

Basıldığı dönemde ilgi görmemiş bu eser. Edebi anlamda bir şaheser kabul edilmesi sonraları oluyor. Haketmiş ama. Bütün bir sayfayı tutan tek bir cümle bile var kitapta. Çevirenin marifeti de olabilir. Karşımızda çiçekleri iyi tanıyan, dönemin Fransız sosyetesini tanıyan, şehvetin ve hatta aşkın haricinde bir kavramla bir kadın tarifi(henriette..ah henriette) yapan ve ''sen nasıl bir kadınsın'' dedirten, hepsinin ötesinde bir doğu hayranı, şeyh Sadi Şirazi hayranı olan bir yazar var.