E-Dergi

Mutluluğun orantısız bir şekilde ön plana çıkarıldığı hatta yaşam ödevi haline getirildiği bir dönemde mutsuzluktan yana tavır almak. Tüketim malzemesi haline getirilen mutluluğun peşinden koşarak ona ulaşmanın imkansızlığını gözler önüne seren, mutsuz olmadan mutluluğun anlamının olmayacağını akıcı anlatımıyla aktaran Schmid, incecik kitaba böylesi bir konuyu nasıl sığdırıyor şaşıracaksınız.

Kitap, kapağında da belirtildiği üzere insanın odaklanma becerisini nasıl yitirdiğini ve geri kazanma şansını konu ediniyor. Bilindiği gibi teknoloji her geçen gün hayatımıza daha fazla nüfuz ediyor. Sağladığı kolaylıklardan dolayı bu sürece tereddütsüz müdahil olsak da bizden aldıklarını düşününce biraz temkinli olmanın faydalı olacağı aşikar. Kitap tam da bu noktada teknolojinin onca getirisine karşın anlama, anlamlandırma, içe dönme, ilham alma, düşünme, anı yaşama, verimli öğrenme ve berrak bilişsel deneyimler gibi hiç de yabana atılmayacak birçok özelliğimizle doğrudan ilişkili olan odaklanmaya verdiği zararı anlatıyor. Sonra da odaklanma becerisini tekrar kazanma hususunda birtakım yöntem ve stratejiler öneriyor. Kontrolsüz tüketim ve çeşitli uyarıcı beklentisine bağlı her şeyden çabucak sıkılma, sabırsızlık, zamanın çok hızlı aktığı düşüncesiyle işleri yetiştirememe, yoğunluk psikolojisine bağlı kendine zaman ayıramama gibi dertlerden mustaripseniz bu kitap iyi gelecektir.

Bu isminin telafuzu güç kitapta yazar hemen her insanın bir şekilde mücadele etmek zorunda kaldığı savsaklama eylemini konu ediniyor. Yapılması gerekenler bir tarafta dururken ya da çalışmak için masaya oturduğumuzda neden ve nasıl bir anda kendimizi bambaşka şeylerle uğraşırken buluruz? Neden işleri ertelemek isteriz ve ertelenen o işlere ne olur? gibi sorularla sorunu temellendiren yazar, bununla birlikte sorunun aşılması adına çözüm önerilerinde bulunuyor. Söylediklerini akademik çalışmalarla destekliyor olmasının yanında akıcı bir üslup kullanıyor. Erteleme ya da iş başında oyalanma problemleri yaşıyor olanlar için güzel bir kitap. Tavsiyedir

İnsan olmanın en doğal yönlerinden biri olan mizah, günümüz iletişim biçimlerinin yükselen değeri. Mizah anlayışı yüksek kişileri daha sağlıklı, daha başarılı ve daha özgüven sahibi olarak algılama eğilimindeyiz. Böylesi bir bağlamda kitapçılara girdiğinizde mizah bölümünde çokça sayıda mizahi içeriğe sahip yayın görmemize karşın, mizahı teorik olarak ele alan kitapların yok denecek kadar az olduğu göze çarpar. Gülmeyi seviyoruz ve mizahı. Ancak mizahın gizemli doğasını anlamaya da ihtiyacımız olduğu aşikar. İşte böyle bir ihtiyacı karşılama adına iyi bir kitap diyebilirim. Yazar bu kitapta gülme ve mizahın yapısı ve geçmişi adına giriş seviyesi bilgiler paylaşıyor. Güzel tespitlerin olduğunu söylemem lazım. Ancak mizahı anlatırken batı mizahından örnekler veriyor olması anlaşılabilirliği olumsuz etkilemiş, kültürel farklılıktan dolayı. Bu durum özellikle son kısmında kendisini fazlasıyla hissettiriyor. Ancak mizaha ilgi duyuyorsanız, buyrun

Freud hakkında çok şey yazıldı çizildi. Çok sayıda biyografisi de var, ama bu biyografiyi Zweig yazıyorsa orada bir durmak lazım. Zweig, Freud'un yaşam öyküsünü kendine has üslubuyla anlatıyor. Öyle olunca tarihsel bir anlatıdan ziyade roman okuyormuş gibi hissediyorsunuz. Bu durum tabi biraz nesnelliğin önüne geçmiş ama tüm güzellikler aynı anda olmuyor malesef. Kısaca Freud'un hayatıyla ilgili bilgi sahibi olmayan ve merak edenler için keyifli bir okuma olacaktır.