Hakikaten adından da anlaşılacağı üzere asra bedel olan bir gün söz konusu.
Bir gün boyunca yaşananlar anlatılırken kah geçmişe gidilmiş, kah gelecek anlatılmıştır. Yani geçmiş-an-gelecek bir aradadır.
Cengiz Aytmatov geleneklere sıkı sıkıya bağlı bir karakter -Yedigey- çizmekle birlikte uzay araştırmalarıyla ilgili de haber vermektedir; ancak gelecekten, bilimden söz eden bu kısımlar olay örgüsüne pek sinmemiş görünüyor.
Yaşanan zamanla geçmiş arasında iyi bağlar kurulmuş. Geçmişte kendilerine kim oldukları unutturulan 'mankurt' lar varken; şimdi de Kazangap'ın oğlu böyle bir yapıya sahiptir. Bir an önce babasının herhangi bir yere gömülmesini istemektedir. Anlayacağınız toplumun zihniyetini yansıtan birtakım ritüellerin yerine getirilmesi onu pek ilgilendirmiyor. Yani kendisine ve yaşadığı toplumun değerlerine yabancılaşmıştır.
Romanın sonunda Kazangap'ın Ana Beyit Mezarlığı'na gömülmesine izin vermeyen askerler var. Bu askerler kimin, orayı neden mesken tutmuşlar? Bu ve buna benzer bölümler kafamda pek somutluk kazanmadı. Galiba biraz daha fazla tarih bilgisine ihtiyacım var.
Yedigey karakteri geleneği temsil eden bir başkahraman olarak karşımıza çıkmaktadır.
Romanda bozkır hayatıyla, oranın çetin geçen kışıyla ve develerle ilgili de epey bir malumat yer alıyor. Deve ve tren bozkır yaşamında teknolojinin henüz gelişmediği o demlerde en önemli vasıtalardır.
Kanaatimce yazar; geçmişi unutmamak kaydıyla gelecek yolunda son hızda ilerileme fikrindedir.
Romanın yapısından söz edecek olursak; modern roman anlayışına uygun özellikler gösterir. Zamanda kırılmalar var. Yaşananı anlatmakla başlar romana daha sonra ileriye ve geriye dönüşler yapar yazar.
Anlatılanların bir günde yaşanmış olması bana Ahmet Hamdi TANPINAR'ın 'HUZUR' romanını hatırlattı. TANPINAR'da da zaman, yekpare, parçalanmaz olarak karşımıza çıkar.
Cengiz AYTMATOV, dünyaca tanınan ve kitapları pek çok dile çevrilen bir yazar.
Bu romanda yazarın anlatımı, tekniği hoşuma gitti. Kitabı tavsiye etmenin uygun olduğunu düşünüyorum.