Toplam yorum: 3.090.682
Bu ayki yorum: 1.280

E-Dergi

Necdet Öz Tarafından Yapılan Yorumlar

28.03.2004

OKUMAK BİR İHTİYAÇ, LAKİN YAZMAK AYRIÇALIKTIR…
NECDET ÖZ

HERŞEYİN HİKAYEYESİNİ ARAYAN ADAM

Her gün etrafımıza alakasız kalarak neleri kaçırdığımızın farkında mıyız acaba…
her şeyin hikayesini arayan adam etrafımıza alakayla bakmayı öğreten öğretirken de pratik yaptıran bir eser.
Yazar boş zamanı değerlendirirken,işlerimiz ve koşuşturmalarımız arasında bize bir zaman kalsa bile,bunları da başta televizyon olmak üzere modern hayatın oyalayıcı araçlarına kaptırmış bulunduğumuz için,mekanikleşmiş yaşama alışkanlıklarımız,bu zaman dilimini özgün bir şekilde değerlendirmemize imkan bırakmıyor.Daha kötüsü de bunu değerlendirmeye ihtiyaç duymayarak hayal gücümüzü,buluş yeteneğimizi kullanmak gibi zorlu işlere soyunmaktansa, evimizin baş köşesindeki meşum kutunun hazır hayalleriyle oyalanmak daha kolay geliyor derken sizce % kaçımızı tarif ediyor dersiniz.
Kitap da etrafımıza bakarken tefekkür ufkumuzun açılması gerektiğini anlatırken;bize göre büyük-küçük olan şeylerin Allah katında eşit olduğunu ve yaratan fiilinin her şey için aynı şeyi ifade ettiğini çok değişik misallerle anlatılmış.
İnandığı halde şeytanın tuzağına düşenleri; Fiillerini.isimlerini ve sıfatlarını dikkate almadan,yani nasıl bir yaratıcıya iman ettiklerini bilmeden inanalar olarak tarif ediyor.Sahi O hayatımın her anına karışmayacaksa ona kulluk etmenin ne yararı olabilir?Benim kalbimden geçenleri bilemeyecek birisinin önünde ben niye eğileyim?Bana bir nefes bağışlamayana.hastalandığımda bana şifa vermeyene,ayağıma batan bir dikenden haberi olmayana ben niçin yalvarayım….
Çok basit misallerle bizi çok derin düşüncelere çekiyor…Mesela benzin alan araba ile elma yiyen çocuk ikisi de enerji alma fiilini işliyorsa yer değiştirmeleri mümkün mü?Kainattaki her şey bir fiilin neticesi olduğu yine çok orijinal anlatılmış.
Velhasıl kelam fikir ve iman şekillenmesi dönemecinde olanlara çok güzel bir yol gösterici bir kitap……….
--------------------------------------------------------------------------------------------------------
OKU MAKTAN MAKSAT ANLAMAKTIR,ANLAMAKTAN GAYE YAŞAMAKTIR




17.03.2004

Tarihi belge ve hatıralara dayanılarak ele alınan bu eser,O devrin şahıslarına değişik gözle bakmayı sağlıyor.
Ve birinci Cihan harbindeki ihtilaf ve ittifak devletlerinin nasıl ve hangi şartlarda bir araya geldiğini göz önüne seriyor.
Ve dahi cennet mekan Abdulhamid hanın ülkeyi daha fazla nasıl yaşatırım çabalarına şahit oluyorsunuz.
15.03.2004

NOT:KİTAP KÜLTÜRÜMÜZÜ ETKİLEYEN OKULLAR ADI İLE YENİDEN SATIŞA SUNULDU

OKUMAK BİR İHTİYAÇ, LAKİN YAZMAK AYRICALIKTIR…

Osmanlıda ilk azınlık okulu 1454 de açılan Fener Rum Okuludur. Osmanlıda Tanzimat’a kadar Müslim tebaayla gayri Müslim tebaa yan yana fakat ayrı hukuk düzenlerinde yaşamışlar ve her zaman onlara ”Kostantiniye’de (İstanbul’da) Latin tiyarı (şapkası) görmektense,Türk sarığını görmeyi tercih ederim ” ,”Gönül isterdi ki Katolikler Osmanlı Padişah’ının ülkesinde olduğu gibi İngiltere ve Hollanda’da da rahat ve serbest olsunlar” dedirtmiştir. Belki O zaman açılan azınlık okulları da bir zaman gelip içinde yaşadıkları ülkenin parçalanmasında aktif rol alacaklarını bilmiyorlardı.
Osmanlıda ilk yabancı okulu da 1824 de Beyrut’ta açılmıştır.İşte ne oldu ise bundan sonra olmuş yabancılar ağırlıklı olarak Amerikan,İngiliz,Fransızlar başta olarak 1886 yılına kadar 400 civarında okul açılmıştır.Robert koleji,İstanbul Kız koleji,Beyrut Üniversitesi,Kahire Üniversitesi,Tarsus koleji,Galatasaray lisesi bunların en meşhurlarıdır.
Şimdi bunların açılış amaçlarına bir bakalım;
1-Hıristiyanlık inancını yaymak,
2-Kendi toplumlarını organize edecek olan,siyasi yetiştirmek,
3-Devlet’in sanayi ve ekonomisini güdümlerine almak,
4-Yetiştirdikleri elit bir grupla,Devlet’in politikalarını kendi amaçları doğrultusunda yönlendirmek,
5-Kendilerini destekleyen yabancı ülkelerin,Osmanlı üzerindeki emellerinin takipçisi olmak,
6-Azınlıkları teşkilatlandırıp,Osmanlı’yı bölmek.
WASHBURN” Bu kolej Türk halkına Hıristiyan ruhunu hayat tarzını ve dünya görüşünü aşılamak için kurulmuştur.”
Başka bir misyoner“Bu okul,garp ve Hıristiyan hayatıyla,Türk hayatına hayat verecektir.”
“Türk toplum hayatının yenileşmesinde, garp kültürünün ,garp zihniyetinin memleketimize girmesinde ve yayılmasında bu okul en büyük amillerden birisi oldu.”
Okullar amaçlarına ulaşmak için uyguladıkları eğitim ; insanı boşluğa ve şımarıklığa iten disiplin anlayışı ve kolay sınıf geçme sistemi ile bilgisiz ve ehliyetsiz insanların devlet kadrolarında görev almalarına zemin hazırlanması yönündedir.Ayrıca insanın maymundan türediği ders olarak okutularak ,insana değer vermeyen nesillerin yetişmesine sebep olmuşlardır.
Şimdide bu okuldan mezun olanlara bir bakalım ve hedeflerine ulaşıp ulaşamadıklarını yorumsuz bırakalım,kitabı okuyanlar karar versin…..
CELAL BAYAR…SUAT HAYRİ ÜRGÜPLÜ…NİHAT ERİM…BÜLENT ECEVİT…MESUT YILMAZ…TANSU ÇİLLER…F.RÜŞTÜ ZORLU…AHMET MUHTAR PAŞA…H.EDİP ADIVAR…M.ALİ AYBAR…CEM BOYNER…BEHİCE BORAN…İ.SABRİ ÇAĞLAYANGİL…RAŞHAN ECEVİT…ŞÜKRÜ ELKDAĞ…TURHAN FEVZİOĞLU…KASIM GÜLEK…İSMAİL CEM…ÇOŞKUN KIRCA…ALTEMUR KILIÇ…AYDIN MENDERES…MÜMTAZ SOSYAL…METİN TOKER…ÇETİN ALTAN…AHMET HAŞİM…AYDEMİR AKBAŞ…ZEKİ ALASYA…M.ALİ BİRAND…ORHAN BORAN…CENGİZ ÇANDAR…HALDUN DORMEN…ŞENES ERZİK…NAZIM HİKMET…ORHAN VELİ KANIK…BARIŞ MANÇO…TANJU KOREL…CEM KARACA…M.KEMAL ÖKE…ORHAN PAMUK…FERHAN ŞENSOY…EROL EVGİN…NEJAT ECZACIBAŞI…RAHMİ KOÇ…HALİS KOMİLİ…ENGİN ARDIÇ…ÇETİN EMEÇ…NAZLI ILICAK…ABDİ İPEKÇİ…ALİ SİRMEN…A.EMİN YALMAN…
Tarihe şuurlu nazar ile bakmak isteyenlere göz olabilecek bir kitap…
NT bekliyor sizi /Atatürk bulvarı no:66 Sakarya-2784734
------------------------------------------
OKU MAKTAN MAKSAT ANLAMAKTIR,ANLAMAKTAN GAYE YAŞAMAKTIR




15.03.2004

OKUMAK BİR İHTİYAÇ, LAKİN YAZMAK AYRICALIKTIR…




Kapıların ilki ilkin ilk kapısı cümle kapısıdır.İsmiyle müsemma mükemmel bir denemedir cümle kapısı.
Şemsi tanımak,İsa (a.s)la çarmıha gerilmeden,hocası Orhan Okay ’la Erzurum'dan İstanbul'a uzanmak için açılan ilk kapıdır O.
Aynı şeyin farklı rüşeymlerde ne hale geldiğini;”Nisan yağmuru,yılanın ağzında zehre dönüşüyor da , istiridyenin karnında sedef oluyor.”şeklinde ifade edebilmek için girilen ilk kapıdır CÜMLE KAPISI.
Aslında o zindanların ilk kapısıdır ve oradan girenlerin nasıl başkalaşarak çıktıklarını anlatan ilk kapıdır.Ve o zindanlar ki ortaçağdan başlayıp günümüze gelene kadar isim değişikliği ve muhteva farklılıklarına rağmen gelip geçenlerin kesiştiği noktanın aynı oluşudur bu kapı.Ve kapıdan her içeri girenin Mevlana’nın ”Denizin kenarına kadar ayak izleri kalır da denize girdikten sonra ne iz kalır ne nişan” dizelerinde kayboluşudur.Ve o kapıdan girmeyenlerin de Orhan hocanın “Bizans’tan sonra beş asırlık Osmanlı medeniyetinin mahsulü değil bu.Peki kim bunlar bilmiyorum“ dediği yığınlardır ki sahi kim bunlar….
İnsanın yaşama direnç ve azmindendir, her şeye alışması her halde cümle kapısından girdiğinde.yoksa kavramak ne mümkün,sapla samanın birbirine karıştığı,suçlu ile masumun aynı kaderi paylaştığı,kuru ile yaşın birlikte yandığı kaza meydanında, bütün bunların bir hesabının tutulduğunu ve mahkemelerinde üstündeki mahkemenin gün geldiğinde şaşmaz mizanını kuracağını bilmek kalbe eşsiz ferah veriyor.bu kadar incecik detayların sağlıklı bir hesabının tutuluyor olabileceği hususunda tek inanç dayanağımızın kurulmuş olan nizamın dengesindeki azamet olduğunu.
Aşkın,ihanetin,ızdırabın hep ilkidir o , tam 22 kitabın cümle kapısından girip bir tek cümle kapısı oluşturmak harika bir zanaatkarlık olsa gerek..
Bir son ilk cümlede aşka manasız mana yüklemek Piraye’nin şahsında şaibeli ama çekici çocuğu Nazım'a düşmüştür.
İhanetler bize uğrasa da intiharlar nadir geçmiştir semtimizden cümle kapısından girildiğinde çünkü şuurundayız son asırda şuurumuza ışınlanan “Mümin zindanda da olsa saraydadır,kafir sarayda da olsa zindandadır ”ışınların vesselam… cümle kapınız açık olsun
…… bir cümle kapısı açık olarak NT bekliyor sizi /Atatürk bulvarı no:66 Sakarya-2784734

OKU MAKTAN MAKSAT ANLAMAKTIR,ANLAMAKTAN GAYE YAŞAMAKTIR

15.03.2004

OKUMAK BİR İHTİYAÇ, LAKİN YAZMAK AYRICALIKTIR…


ELLİ KELİME

Elli kelime her kelimeye bir cümle yüklesen elli cümle eder ,her cümleyi iki kelimeden oluştursan yirmi beş cümle…..
Cuma günü başladığı mektupların sonuncusunu cumartesi yazıyordu 456 gün sonra sanki zaman durmuş ve 410 mektup yazılmamış gibi…
Kendi yazdıkları için yirmi dört saatte içimi dolduran his ve düşünceleri birkaç cümleye sığdırabilmek iğne ile kuyu kazmak gibi..derken
Berrin hanımdan gelenler için ise; Onlar sız olamam..Başka neyim var ki,siz ve mektupların.. Onlar ateş gibi hasretin,Zaman zaman üzerinde serinleten bir meltem ,Hasretin yakıcı çölünde nefes alabildiğim yegane vaha gibi..Her kelimesi bir damla ışık..Benim reçetem ilacım..Uykumda da uyanıkken de hep onlar beni meşgul etti..En büyük acılara onlar sayesinde katlanabildim..demiştir
Hiç hayatınızda tel fırça kullandınız mı ? Ne için mi diyorsunuz ne için olacak cümle kapısından girdikten sonra kaşıntılarınızı gidermek için ,narin insan Menderes kaç defa yazıyor hanımı Berrin ’e de cevabı sevabı alamıyor nitekim kıl fırça gönderiyor Berrin hanım,”Fırçalar geldi kıl fırça ben tel fırça istemiştim bunlar tesirsiz kaşıntı devam ediyor” diye ısrarlar ıztırab halini alınca naçar kalıp tel fırçayı da gönderiyor içeri...
Bu elemi size verenler aynı elemi duysunlar diyemiyorum,çok acı olduğunu biliyorum diyerek kendisine eziyet edenlere beddua edemeyecek kadar asil ruhlu insan şimdi anıt mezarında milletin gönlünde yatarken eziyet edenlerin ismi bile silinip gitmiş yad ellere ne acı…
456 günlük ayrılığı tarif ederken ,Öylesine bir hasret ki içimi çöle çevirdi,yalnız sıcak damlalarla ıslanan bir çöl..diyordu.
Tüm mektuplar 7 satır ve elli kelime tam tamına 410 mektup
Ellinin elli birincisi,o nun anısını,bir tarih malzemesi olarak değil,Menderesi kalplerinde sevgiyle yaşatanlarda sızısı dinmeyen bir yara olarak yazılamayan kelime olarak kalacak ne acı…
Ve avukatına son ricası ;Ben idamdan korkmuyorum.Tarihe hırsız başbakan olarak geçirmek istiyorlar bunu önleyiniz..oluyordu. Koltuğunun altına konulan dereceyi geri verirken bir mendille silen…nazik kibar ve asil insanın..
“Mahkemenin adaletine inanırken her şeyin üstünde Allah’ın adaleti olduğuna inanıyoruz.” Diyordu Berrin hanım kocasına seslenirken bir defasında ve cevap da aynı geliyordu yassı adanın akislerinden…Müsterih olunuz!.. Allah’a şükredeceğim.Kadere inanan insanlar daima huzur içinde olurlar…
Bu eziyetleri yapanlar kimler Orhan Okay hocanın “ Bizans’tan sonra beş asırlık Osmanlı medeniyetinin mahsulü değil bu.Peki kim bunlar bilmiyorum “dediği yığınlardır ki sahi kim bunlar….
Yakın tarih de olanlara ibret nazarı ile baktıran bir kitap…Nazardan ilham almak isteyenler
OKUMAKTAN MAKSAT ANLAMAKTIR,ANLAMAKTAN GAYE YAŞAMAKTIR